HAYATTA KALANLARDAN BİR GRUBUN, VAN SANCAĞININ ARÇEŞ KAZASINDAKİ SOSKUN KÖYÜ KATLİAMIYLA İLGİLİ TANIKLIĞI
26 Ağustos 1916, Yukarı Aynalu
Arçeş’in Soskun köyünden Mariam Petrosyan (resin kızı, 40 yaşında), Voskan Hovsepyan (55 yaşında) ve Yeğso Poğosyan’ın (35 yaşında) tanıklıkları:
Köyün eski durumu. Köyün 8 hanesi Kürt ve 150 haneden fazlası Ermeni’ydi. Ermenilerin 5 koyun sürüsü vardı, her sürüde 2.000 koyun. Anlatanların, köyün diğer mal varlığı konusunda kesin bilgileri yoktur.
Köydeki katliam. Kutlu Doğum’a kadar köyde olağanüstü olay hemen hemen olmamıştı. Her yerdeki gibi askerî vergi, zorunlu çalışma ve gelen geçeni yedirmek artık kurala dönüşmüştü. Lâkin Cırorhnek Yortu- su’nda (Noel ’den bir gün önceki, suyun kutsandığı yortu) köyden giden 4 Ermeni askerinin Kafkasya’ya kaçışı sonrasında (Gevorg Petrosyan, Sargis Gulanyan, Ayvaz Tukhikyan ve Serob Sargisyan) Arçeş’ten bir zabit (ismini bilmiyorlardı’) ve 30’un üzerinde zaptiye köye girerek, hem kaçanların velilerine, hem de köyün papazına, rese, önde gelenlere ve askerlik yaşındaki tüm erkeklere acımasızca dayak atarlar. Kaçanları getirip teslim etmeleri için Ter Simon’u (Arçeş’te öldürülmüştür) akşamdan sabaha kadar Res Garo’nun odasında baş aşağı asıp döver, pantolonunun içine kedi atıp kediyi döverek cinsel organlarını tırmalayarak ısırmasını sağlarlar.” Köyün bütün genç asker adaylarını götürüp resin odasına doldurarak, onlara da aynı acımasız dayağı atarlar, özellikle ayaklara attıkları dayak nedeniyle, ertesi günü, akan kandan yerlerdeki kar kırmızıya boyanmıştı. Ertesi günü papazı, resi ve tüm asker adaylarını (200’ün üzerinde) bağlı olarak Arçeş’e götürüp hapsettiler. 3 hafta kadar hepsini de hapiste tuttuktan sonra resi ve papazı serbest bıraktılar, diğerlerini de ameliye olarak Arçeş yolunda çalıştırdılar.
Barekendan’da (karnavala eşdeğer bir yortu) da 11 asker (Tigran Mirkhanyan, Movses Gıluryan, Nazar Potoyan, Simon ve Toros Galeyan, Arşak Sardaryan, Abro Şaheyan, Roşo Şaheyan, Movses Poğosyan, Yako Khutoyan, Serob Muratyan) Saray’dan kaçıp köyümüze geldi. Büyük Perhiz’in ortasında aynı zabit, çok sayıda zaptiyeyle tekrar köye geldi ve gene papaza, rese, önde gelenlere ve kaçanların velilerine dayak attı. Kaçanlar, bunun dehşetinden gelip teslim oldu. Aynı işkencelere maruz kaldıktan sonra Arçeş’e götürüldüler, bir hafta hapsedildiler, ardından ameliye olarak yollarda çalıştırıldılar. Büyük Perşembe (Paskalyadan önceki perşembe) günü, akşamüzeri aynı zabit, zabit müdürü ve 40 kadar zaptiyeyle birlikte köyü kuşattı ve aramaya başladı. Sözde, Cırorhnek’te Rusya’ya kaçan Ermeni askerleri arıyorlardı. Zabit, kudurmuş bir şekilde büyüğünden küçüğüne kadar herkesi değneklerle döverek köyü sabaha kadar inletti. Kendisi ve zaptiyeleri sandıkları kırıyor, içindeki değerli eşyaları, süs eşyalarını ve parayı alıyor ve evde bir mermi tanesi bulduklarında, kadınlara dahi acımadan, o evi bir yas evine çeviriyorlardı. Zabit, kaçan askerlerden Ayvaz Tukhikyan’ın güzel karısı Kişmiş Petrosyan’ı yanında götürerek sabaha kadar kendisinin ve askerlerin şehvetlerinin esiri ettikten sonra, yarı-ölü vaziyette ertesi günü bıraktı. 15 yaşlarında 15 genç kaçarak kiliseye girmişlerdi. Zaptiyeler onları da dışarı çıkartıp hayvan gibi dövdü ve ellerini bağlayarak resin evinde topladı. Büyük Cuma günü, iki kör ve 80 yaşlarında bir ihtiyarın haricindeki köyün tüm erkeklerini res ve papazla birlikte elleri bağlı bir vaziyette Arçeş’e götürüp, birkaç gün hapsettiler. Ardından 15 yaşındakileri serbest bırakıp köye yolladılar, papazı ve resi hapiste tuttular, diğer askerlik çağındakileri ise yol yapımında çalıştırdılar.
Nisanın 6’smı 7’sine bağlayan gece, Kuzel’in Kürt yüzbaşısı Mirza Efendi (Şeyh aşiretinden) 60-70 süvariyle köyü kuşattı. Tam o gece Arçeş katliamı gerçekleşiyor ve Soskunlu tüm asker-ameliyelen orada, köyün resi ve papazıyla birlikte elleri bağlı kesiyorlardı. Soskunlu Manuk Petrosyan (Res Petros’un oğlu) bu katliamdan elleri bağlı olarak kaçmayı başarır (hapisten çıkarılırken) ve Soskun’a gelir. Manuk köyü alarma geçirdi ve hükümetin caniyane planını bildirerek, köyde saklanmış olan 40 kadar erkeği de yanına alıp, Gre-Göl olarak anılan dağa çıktı. Şafak erken doğduğundan daha uzağa gidemediler. 7 Nisan sabahı Mirza Efendi köye girdi ve katliama başladı. 10 yaşındaki oğlan çocuklarından 80 yaşındaki ihtiyarlara kadar (öncesinde aman vermiş oldukları âmâ ile yatalak ihtiyar dahil) köyden çıkartarak, harmanlarda bıçak ve tabancayla öldürdüler. Kadınları sadece ellerinden çocuklarını alırken dövdüler, fakat çok güzel bir kadın olan ve çok parası bulunan Göze Poğosyan’ı gece tecavüz ettikten sonra boğdular ve tüm varlığını çaldılar (sadece üzerinde 30 altın varmış). Mirza Efendi, köyü böylece katlettikten sonra, katliamı sürdürmek için süvarileriyle birlikte çevredeki Ermeni köylerine doğru uzaklaştı. Köyü yağmalamadı.
Soskun’un ağaları, Mahmat ve Osman (Kalk aşiretinden), katliama katılmış olma günahından güya kaçınmak niyetiyle, katliam esnasında bilinçli olarak köyden uzaklaşmışlardı. Mirza Bey’in uzaklaşmasından sonra köye gelirler. Bunların kholamları, köyün malını, davarını korumak için köyde kalmıştı. Mahmat ve Osman ağalar, kendi kholamlarını ve diğer Kürt köylerinden Soskun’a gelmiş olan silahlı Kürtleri, Gre-Göl’e sığınmış Ermeni erkeklerin peşinden gönderdi ve onları tutup katlettiler. İçlerinden köye kadar kaçmayı başaran dördünü, Manuk, Murat, Muşeğ ve Nato’yu da köyde öldürdüler.
Sadece, 6 Nisan gecesi, diğer köylülere haber vermeden güvenli bir şekilde Kafkasya’ya kaçmış olan Ter Astvadsatur, iki kardeşi ve 15 kadar erkek kurtuldu.
Köy artık erkeklerden boşaldığında, köyün ağaları tüm Ermeni ailelerini Res Petros’un evinde topladı ve diğer Kürtlerin yaklaşmaması için kuşatma altında tuttular. Ekmek hazırlayıp hayatta kalmaları için her eve birer kot un verdiler. Esirler, bu yavan ekmeği yiyerek 3 hafta, dışarıya çıkma veya kendi evlerine gitme izni olmadan yaşadılar resin evinde. Köyün tüm mal varlığı ağaların eliyle Kürtlere dağıtıldı.
Rus ordusu Gâvreşami’ye vardığında, Soskunlu Kürtler esirleri bırakıp kaçar. Ermeniler, çevre köylerdeki Kürtlerin gelerek kendilerini katledebileceğinden korkarak, ağalara, kendilerini de birlikte götürmeleri için yalvarır, fakat ağalar onlara hakaret ederek reddeder ve “İşte dayınız ile sizin adamlarınız geldi. Defolun, gidin onların yanına!…”, derler.
Soskunlular, korunmasız halde kaldıklarını görerek, aynı gün hep birlikte Arçeş’e göç eder (nisan sonları) ve orada kalan kadınların yanma sığınırlar. Arçeş’te kalan iki zabit’ köyü saldırgan Kürtlerden koruyordu. Ruslar 10 gün sonra Arçeş’e girdi. Arçeşli bu iki zabit teslim oldu; durumları bilinmemektedir. Bu 10 gün içinde Soskunlu aileler, kaçmış olan Arçeşli Türklerin evlerinden getirdikleri yiyeceklerle yaşadı.
Soskunlular, Rusların gelmesinden sonra iki hafta daha Arçeş’te kalır ve ardından Ruslar tarafından Patnots’a (Patnos-Ağrı) nakledilir. 3 gün sonra tekrar Patnots’tan Arçeş’e getirilirler. Soskunlular, bu ikinci seferden sonra da iki hafta Arçeş’te kalır, temmuz ricatına kadar.
Göç, Berkri-İgdir üzerinden olmuştur. 3 gün İgdir’de kaldılar, 4 gün Ecmiadsin’de, ardından Ecmiadsin’in köylerine (Haytağ, Grampa, Yukarı Aynalu, Sardarapat ve İğdir) dağıldılar.
Göç sırasında birçok çocuk sahipsiz kaldı. Soskunlular farklı gruplar halinde Kafkasya’ya geçer. Bu anlatanların grubunda 2 çocuk yolda ölür, 2 kadın, 2 erkek’ ve 2 çocuk Markara’da, 2 kadın ve 1 çocuk Ecmiadsin’de, bu köyde ise 2 kız ölür.
Soskun, şimdi Kürtlerle meskûndur.
Burada yazılanlar, tamamen anlattıklarımızla birdir.
Anlatanlar okur-yazar olmadıklarından dolayı imzalıyorum:
Gukas Petalyan, Yukarı Aynalu köyü yöneticisi
EMA, fon 227, liste 1, dosya 445, yapraklar 20-27, orijinal, el yazısı.