VAN VİLAYETİ

HAYATTA KALAN BOĞOS AVETİSYAN’IN, VAN SANCAĞININ, VAN KA­ZASINDA BULUNAN ARÇAK’IN SEVAN KÖYÜNÜN KATLİAMIYLA İLGİ­Lİ TANIKLIĞI

12 Ağustos 1916, Karavansara

Van-Arçak-Sevan köyü

Eski durumu. 70 hane Ermeni, 45 hane Kürt. 1914 yazında 70 hane Ermeni’nin 2.000 koyunu, 1.000 tane de diğer cins hayvanları vardı, 1915 baharında hepsi de Kürtler tarafından yağmalandı. Eski ve mimari açıdan değerli bir kilise binası ve aynı şekilde bir okulu vardı.

Seferberlik. Başlarda, köyde askere tabi olanların isimlerini zaptiye­ler vasıtasıyla yolluyorlardı. Zaptiyeler, köyde günlerce kalarak, her çe­şit densizliği yapıyor, farklı bahanelerle evlere giriyor ve hatta kadınlara sarkıntılık ediyorlardı. Çağrılan asker adayı yerinde olmadığında densiz­liklerinin sınırı yoktu. Köylülerin hesabına günlerce kendilerine ziyafet çekiyor, eğlenceler düzenliyor, tatmin olmadıklarında da dayak ve işken­ce uyguluyorlardı.

Seferberliğin sonlarında artık resmî kâğıtlara lüzum görmeden köye girip, gözlerine çarpanları, yaşma bakmadan topluyorlardı.

Zorla el koyma. Köyden büyük miktarda saman, yakacak, arpa, buğ­day, çorap, eldiven, koyun, yağ, bulgur alıyorlardı ödemeden, karşılığın­da bir senet veriyorlardı. Köylülerin, tüm bu malları kendi hayvanlarıy­la, olmadığında da sırtlarına alarak günlerce yol giderek götürüp teslim etmeleri gerekiyordu. Bu esnada da acımasız dayak, eziyet ve her türlü hakaret vuku buluyor, sıklıkla da, erkekler olmadığı zaman, bu ağır işi kadınlara yaptırıyorlardı. Türkler, bu faaliyetleri esnasında Ermenilere nefret kusuyor, Ermenilerin Rusların dostu olduğu, saklı silahları bulun­duğu, krallık istediklerini belirterek hakaret ediyorlardı…

Soykırım. Yaklaşan felaket savaş ilanından sonra hissedilmeye baş­landı. Türkler ve Kültlerin Ermenilere yönelik tavrı birdenbire değişti. Artan densizlikler ve nefret hissedilmeye başlandı. Türkler tarafından yapılan hazırlıklar gözle görülüyordu. Van’dan arabalar dolusu silah çı­kartılarak Müslümanlara dağıtılıyordu. Bizzat hükümet, Türk ve Kürt un­surlara bolca cephane veriyordu.

Soykırım, Van’daki nisan çatışmalarıyla birlikte başladı. Katliamcı­lar, başlarında Rıspi Salo ve küçük kardeşi Khaşo’nun bulunduğu, aynı köyün Kürtleri olmuştur. Soykırım, Van Valisi Cevdet Bey’in izin ya­zısıyla oldu. Şehirdeki Türklerden biri ve Sevan’da mülkleri, sığırları, koyunları olan Hamat Ağa’nın eniği Abdulrahman, soykırımın düzenlen­mesinde büyük rol oynamıştır.

Soykırımla ilgili bilgi veren de, yapılan her şeye bizzat maruz kalmış­tır. Şöyle anlatmaktadır.

“Günün birinde, köyümüzün Kürtleri, yanımıza erzak ve Hamidiye tezkeresi (yaşı belgeleyen resmî kâğıtlar) alarak, kendileriyle şehre gitmemiz için bizi ikna etti, Cevdet Bey öyle buyurmuş. Köylülerin bir kısmı, Kürtlerin niyetini hissederek, hemen köyün kuyularında, ambar­larında saklanmayı başardı. Biz ise, 74 kişi, onlara inandık ve Kürtlerle kuşatılmış bir şekilde köyden çıktık. Kürtler, yolda düşmanca hiçbir şey hissettirmediler, tersine, dosttan öteye bir yaklaşımları vardı; sigara ik­ram ediyor, her şekilde bize güven telkin etmeye çalışıyorlardı.

Köyden iki-üç verst uzaklıkta, Pılmkların Ağacı olarak anılan yerde aniden tavırlarını değiştirdiler ve hakaret etmeye başladılar, birden üçer üçer gruplara ayrılarak etrafımızı sardılar ve bizi yan yana toplamaya başladılar. Bir kısmı Van’a giden yolu tuttu ve üç taraftan kuşatarak, ani­den topluca ateş ettiler. Ermeniler, ağacın cevizi gibi birbirlerinin üstüne düştü. İlk işarette ben oturanların arasından kaçmaya başladım, elbise­lerim birçok yerinden isabet aldı, fakat Allahtan bana değmedi. Beyaz bir kireçtaşma ulaşarak, kendimi onun altına attım. Benim gibi kaçan başkaları da oldu, fakat Kürtler arkalarından yetişerek onları öldürdüler, beni ise fark etmeyerek yanımdan geçip gittiler. Taşın altında büzülmüş bir şekilde gelmelerini bekliyor, yüzümü yere yapıştırmış, öldürürlerse arkamdan öldürsünler, ben görmeyeyim, diye düşünüyordum. Lâkin beni fark etmediler. Res haricinde hepsini öldürdüler, onu tekrar köye götür­düler. Ben karanlık basar basmaz dağa doğru kaçtım.

Kürtler köyün resini yanlarına alarak tekrar köye döner. Resin derisi­ni bıçakla yüzer, gözlerini kör eder ve başı aşağıda, ayakları yukarda, du­vara doğru, köy meydanına dikerler. Daha sonra köye dalarak, saklanmış olan erkekleri arayıp bulurlar ve hemen oracıkta öldürürler. Ardından, 10-12-15 yaşlarındaki yirmi oğlan çocuğunu toplayarak, köyün biraz ile­risine götürüp teker teker boğazlarlar. İşkenceler esnasında, çocuklardan biri, arkadaşlarını teselli ederek, milletimiz ve inancımız için ölüyoruz, der.

Güzel kadınları ve kızları ayırarak bir eve kapatır, kalanları ise Van’a gönderirler. Kaçırılan kadınların sayısı yaklaşık 20 olup, akıbetleri bugü­ne kadar bilinmemektedir.

Bunların isimleri şöyledir:

1) Dsovik, Res Karapet’in kızkardeşi, Khanes’in Atanes’inin karısı, 30 yaşında;

2) Khanes’in Samuel’inin karısı Garo, 35 yaşında;

3) Dsovik’in çok güzel kızı, 20 yaşında, onunla birlikte, iki küçük kız kardeşi daha;

4) Varduhi, Khachatur Asroyan’m kızı, 25 yaşında,

5) Sirun, Şarurlu Papin’in karısı.

Van’a yollanan kadınlar, yolda zaptiyeler ve Kürtler tarafından işken­ceye uğrayarak, çocuklarını suya atar.

Köy, kurnazlığa kurban gittiğinden dolayı, hiçbir muhalefet göstere­mez. Tarlaları serbestçe ve acımadan biçerler. Her türlü vahşeti sergile­yerek, kadınları tamamen soyunup, gözlerinin önünde çıplak bir şekilde dolaşmaya mecbur ederler.

Van’a bağlı Arçak’m Sevan köyü kurbanlarının isim listesi, imkân dahilinde.6

Bilgi veren: Köyün yerlisi ve görgü şahidi Poğos Avetisyan

Derleyen: Suren Meloyan

EMA, fon 227, liste 1, dosya 433, yapraklar 1-5, orijinal, el yazısı.