HAYATTA KALAN PAPAZ MİKAYEL SAMUELYAN’IN, MUŞ SANCAĞININ BULANIK KAZASINDAKİ ŞİRVANŞEYH KÖYÜ KATLİAMLARIYLA İLGİLİ TANIKLIĞI
[1916], Arazgeğ
Papaz [Ter] Mikayel Ter Samuelyan, Arazgeğ köyüne sığınmıştır.
Ben Şirvanşekh köyünün papazıyım. Osmanlı anayasası da bize mutlu günler getirmedi, gerçi biz Ermeniler Türk ordusuna gereksiz olarak asker verdik. Ermeni askerler hep hakarete uğruyor ve aşağılayıcı görevler yapıyorlardı. Ondalık olarak, gelirimizin 1/7’ini veriyorduk, savaş zamanında ise hükümet, vergisini gelirimizin yarısına çıkardı ve kalanını da sonradan zorla veya “bağış” adı altında topluyorlardı.
Rusya müttefikleriyle birlikte Almanya’ya karşı savaşırken, Türkiye tarafsız olmakla birlikte, gergin bir savaş telaşıyla, iç askerî hazırlıklarını yapıyordu. Hamidiye olarak anılan süvari birliğini, bunun redif olarak anılan piyade takımını, “İttihat” ve “Mustahaviz” gönüllü birliklerini topladı.
Köyümüz 180 hane ve 2.000 nüfustan oluşmaktaydı. Yaklaşık 2.000 sığır, 2.000 camız, 3.000 inek, 4.000 koyun, 100 at, 100 eşek ve 1.000 küçükbaş hayvanımız vardı. Tüm bunlar, hararetli olam çalışmaları esnasında, önce arabalar, daha sonra da insanların hamallığıyla gitti. Hükümetin eline düşen araba veya insanın artık geri dönme imkânı yoktu. Bir kısmı yağmalanıyor, katlediliyor, bir kısmı yorgun düşüyor, hastalanıyor ve bu şekilde ölüyor, bir kısmı ise nezaretçileri tarafından kurşunlanıyor, bazıları da kalpten veya donarak ölüyorlardı. Zaptiyelere rüşvet vererek kaçan ve dağlarda saklananlar kurtuldu. Bana, papaz olduğumdan, sadece hakaret etmekle yetiniyorlardı, kardeşlerimi ise götürdüler. Varlıklı olanlardan zorla para alıyorlardı. Rusya’yla kaçınılmaz olan savaş hakkında Türk gazetelerinden haber alıyorduk. Rusya’yla olan asırlık intikamlarını almak için Almanya’yla ittifaktan faydalanmayı gerekli görüyorlardı. Ermenileri güvensiz telakki edip “hıyanet millet” diyor, kesinlikle Türk hükümetine ihanet edip Rusya’ya yardım edeceğimizi iddia ediyorlardı. Bu yüzden de, bu hükümetten hep korkuyorduk. Her şeyi hükümete verip güçten düştük, tüm çalışan ellerden mahrum olduk, kadınları dahi hamallığa çağırdılar. Erzakı Hasanğala-Erzurum’a götürmesi gereken komşu Liz köyünden 15 kadını şahsen gördüm. Yolları bizim köyden geçiyordu. Refakat eden askerlere rüşvet verip yükü bizim gençlere taşıtarak, kadınfarı kurtarmayı şeref bildik. Rus ordularının, bizden 6-7 verst uzaklıkta, Murat Nehri’nin bizi ayırdığı yerde bulunan Manazkert’e ulaşmış olduğu haberi bize geç geldi. Bu esnada panikleyen Türkler-Kürtler bizim camızlar ve sığırlarımızı sürüp götürdüler, şikâyetlerimize ise kulak asan olmadı. “Kirvelerimizin” açgözlülüğü başladı, bazıları hatırla, bazıları da zorla hayvanlarımızı, mallarımızı yağmaladı. Dört erkek öldürdüler; Geğam ve Melik Gazaryan ile baba-oğul Harutyun ve Misak Matosyan. Onları öldüren Bılıklı Nado’dur. Biz, ben, kardeşim ve oğlu bizim Incil’in alt odasında saklandık (12). Hükümetin posta istasyonu olan komşu Hamzaşeyh köyüne kaçış başladı. Talancılar, aynı vahşetle bu köye de girdi, birçok kadın ve kızı kaçırdı. Haşan Ağa’nın oğlu Ahmad, komşumuz Kahrubarkh Manişak’ı kaçırdı, Çiçak’ı, Mamad götürdü, Lusik’i de. Tekrar Çerkeslerin Simon köyüne kaçtık. Musa Bey, Türklere karşı onun bizi koruması, Ruslara karşı ise bizim onu korumamız şartıyla bizi davet etti. Üç gün sonra, Rusların geldiğini ve bizi artık koruma imkânlarının kalmadığını bildirdiler. Aynı gece ben, Movses, Hovsep, Bağtasar, 100 kadar erkek kaçıp Rus ordusuna katıldık. Musa Bey, ailemi azami sadakatle korudu ve benim yanıma, Manazkert’e yolladı. Halkın kalan kısmını ise Zuğr adlı köprüde katlederek suya attılar. Rusların temmuz ricatı oldu ve biz, ordunun koruması altında Kağzuvan’a geldik, diğerleri ise Ecmiadzin’e gitti.
Köyümüz şimdi harabedir. Geçenlerde dönenler oldu. Bunlardan Ğa- zarların Gevorg’u, Kürt köyü Molla Mustafa’da öldürüldü. Benimle birlikte, evimizin elyazması “Dsağik” îrıcil ini de kurtarıp getirdim.
EMA, fon 227, liste 1, dosya 454, yapraklar 18 ve arka yüzü, orijinal, el yazısı.