MUŞ SANCAĞI

HAYATTA KALAN RUBEN VARDANYAN’IN, MUŞ SANCAĞININ MUŞ KA­ZASINDAKİ GOMS KÖYÜ KATLİAMLARIYLA İLGİLİ TANIKLIĞI

1916, Tiflis

Ruben Vardanyan, 12 yaşında, Bağeş (Bitlis) şehri yakınındaki Goms köyünden, babası, katliamlardan önce Tiflis’te bulunmuştur ve Tiflis’te, Khocavank Sokağı 15 numarada yaşamaktadırlar. Ruben, Havlabar’daki (Tiflis’in Ermeni mahallesi) göçmen okulunun 1. kısmında okumaktadır.

Türk seferberliği ve katliamlarıyla ilgili şunları anlatmaktadır:

Köyümüzden (30 hane) 14 kişi askere gitti ve geri dönmedi. Van ça­tışmalarına kadar bizim taraflar sakindi. Hükümet ne isterse veriyorduk. Van çatışmaları başladığında Türkler geldi ve köyümüzden 40 kişi topla­yıp amalia (ırgat) olarak, Bağeş’in altında bulunan Dukhan’a götürdüler, hepsini katledip cesetlerini nehre attılar. Sadece bir kişi kurtuldu, adı Kirakos ve şimdi Tiflis’te fırıncılık yapıyor, bana kendisi anlattı.

Ondan sonra Paskalya’dan sonra (nisan içindeydi) köyümüze 10-15 jandarma geldi. Hükmatın (hükümet) herkesi istediğini söylediler. Ağla­maya başladık. Sabahleyin köydeki herkesi yakaladılar ve birkaçı köye doluşup kadın ve çocukların hepsini toplayıp sürdüler. Kaçanı vurup öl­dürüyorlardı. İki kişi orada öldürüldü. Yolda giderken, jandarmalar kaçan dört kişiyi daha öldürdü. Bir adamı da tutup başını kılıçla kestiler. Biraz gittikten sonra bizi köyümüze geri götürdüler, daha bir sürü köylüyü ora­ya doldurmuşlardı. Şehirden (Bağeş/Bitlis) Türkler gelmiş, güzel gelinleri ve kızları seçip götürüyorlardı. Dostumuz Rasul geldi, annemi, üç kardeşimi ve beni alıp, yanında saklamak için Bağeş’e götürdü. Bir ay orada kaldık. Bir keresinde Türk eniklerle köyümüze gittim mal bulmaya. Köyümüzün tüm evleri tahrip edilmiş, tahtalar götürülmüş, kilisenin içi, avlusu ve çevresi ise cesetlerle doluydu, Türkler 80 kadın ve çocuk cesedi saydı.

Rasul, bir ay sonra bizi Türkleşmeye zorladı, kabul etmeyince dışarı attı. Ermenileri saklayan diğer Türkler de, hayvan ve mallarını aldıktan sonra onları ya kovdular ya da öldürdüler. Rasul, bizi bir Kürt köyüne gö­türdü ve döndü. Kürtler bizi tek başımıza ormana sürdü. Üç gün dağda kaldık, açlıktan şehre döndük. Tanışımız Raşit bize rastladı ve evine gö­türdü, üç ay orada tuttu. Annem onlar için ekmek pişiriyordu. Raşit’i as­kere götürdüler ve biz evlerinden çıktık, tekrar Kürtlerin içine düştük. İki jandarma rast geldi, bizi tutup hukmata götürdü. Başka Ermeni kadınları da toplamışlardı, toplam 40 kişi. Ertesi günü yanımıza on jandarma ve­rip Siirt’e yolladılar. Yolda, her yerde cesetler ve kemikler görüyorduk. Dağda jandarma, annesi yürüyemediğinden dolayı, annesinin elinden ço­cuğunu kaptı ve taşa vurdu parçaladı. Az sonra jandarmalardan biri, 10 yaşında bir erkek çocuğunun başını taşla ezdi. Çocuğun ayakları şişmişti ve yürüyemiyordu. Geceleyin bir Kürt köyüne geldik. Sabah erkenden bizi yola çıkardılar. Köyümüzden 12 yaşındaki İso (İsahak) yürüyemedi, jandarma onu tüfekle öldürdü ve cesedini vadiye attı. Siirt’e varmadan, jandarmalar bir kadın daha öldürdüler ve 6-8 yaşında iki çocuğu atların kuyruğuna bağlayıp Siirt’e sürdüler. Oraya vardık ve iki gün atların tavla­sında (ahır) kaldık. Geceleyin bizi kaldırdılar ve sizi götürüp öldüreceğiz, nehre atacağız, dediler. Annem, karanlıktan istifade ederek, her zaman sırtında bulunan dört yaşındaki kardeşimle birlikte bizi alıp kaçtı. 8 gün boyunca dağlarda kaldık, aç ve susuz. Tekrar şehre inip, Ahmat adında ta­nıdık bir Türk’e gittik. Ahmat, iki gün bizi tuttuktan sonra alıp Şekh-Nok köyüne, Kürtlerin yanma götürdü ve bize bakmalarını tembihledi. Orada kaldık, annem ekmek pişiriyor, 14 yaşındaki ağabeyim Artaşes ve ben koyun güdüyorduk. Bir hafta sonra Balkanlı bir Kürt geldi ve beni koyun gütmem için aldı götürdü. Bir gün kaldıktan sonra, Kürtçe bilmiyorsun diyerek dışarı attı. Annemin yanma döndüm. Ertesi günü Balkanlı Ahmat geldi ve beni evine götürdü, koyun güdüyordum. 6 ay mı kaldım, yoksa 9 ay mı bilmiyorum. Ruslar geldi ve kasabayı ele geçirdiler.

Bir gün bir Kürt geldi ve Rusların, ne kadar Ermeni varsa götürüp teslim etmelerini tembihlediklerini söyledi. Balkan’dan 10 kişi ve Şekh- Nok’tan 25 kişi getirip teslim ettiler. Annemi bulmaya koştum, fakat Ruslara doğru kaçmaya çalıştığından dolayı, Kürtlerin kendisini ve üç kardeşimi öldürmüş olduklarını duydum.

Ruslar, bizi droglarla (20) Muş’a yolladı, beni orada yetimhaneye yerleş­tirdiler. Bir hafta sonra bizi Ecmiadsin yakınlarındaki Oşakan’a, yetim­haneye yolladılar. Babam gönüllüydü, 1-2 ay sonra beni buldu ve Tiflis’e götürdü. Babam şimdi rençperlik yapıyor ve bana bakıp okula gönderiyor.

EMA, fon 227, liste 1, dosya 423, yapraklar 32-33, orijinal, el yazısı