HAYATTA KALANLARDAN YEĞİAZAR ĞARİBYAN VE ĞUDRAT AVETİSYAN’IN, BİTLİS SANCAĞININ AHLAT KAZASINDAKİ PIRKHUS KÖYÜ KATLİAMIYLA İLGİLİ TANIKLIĞI
19 Ağustos 1916, Dıvin Aysori
Bağeş’in Khılat sancağındaki Pırkhus köyünden Yeğiazar Ğaripyan, köylerindeki katliamı anlatmaktadır, kendisi aynı zamanda Türk askeri olmuştur.
Köyümüz 200 haneden oluşuyordu ve 2.700 nüfusa sahipti. 6.300 koyunu, 1.800 her türden çiftlik hayvanı, 45.000 kot buğdayı (her bir kot 2 litredir) 20.000 kot arpası ve darısı vardı.
Köyün bir kilisesi (4) bir okulu (misyonerlerin) vardı. Okul ve kilise haricinde, köy tamamen yanmıştır.
1914 Ağustosunda, hükümetin duyurusuna istinaden, 25-45 yaşları arasındaki tüm erkekler 24 saat içinde Khılat askerî komutanlığına teslim olduk ve Zaptiye Mehmet’in gözetiminde Bağeş’e (Bitlis) gönderildik. Orada 15 gün dolandıktan sonra, 35-45 yaşındakiler azat edildi, biz kalan 150 kişi ise Van’a gönderildik. Orada aç-susuz 20 gün kaldık. Oradan bizi Khıliç- Kâtuk’a gönderdiler ve bizi 7. Ordunun 99. Alayı’mn farklı bölüklerine dağıttılar.
Hükümet ayrıca, köylülerden zorla askerî savaş vergisi olarak 20.000 kot buğday, 600 koyun, 100 litre yağ, 40 adet [büyükbaş] kesim için, 50 kağnı ve 100 sığır, 500 çift çorap, 370 çift eldiven, 100 araba ot, 100 araba saman, 120 araba tohum topladı. Tüm bunları kendi hayvanlarımızla, kışın ise sırtımızda Khılat, Bağeş, Muş ve Bulanık’a götürüyorduk.
Hükümet köylülerimizden Stepanyan Minas’tan oğlu için 65 lira, 5 buçuk kuruş, Kamalyan Setrak’tan, oğlu Beniamin için 65 lira ve 5 buçuk kuruş, Gukasyan Gurgen’den oğlu Hamazasp için 65 lira ve 5 buçuk kuruş ve Tırtoşyan Abır’dan oğlu Georg için 65 lira ve 5 buçuk kuruş askerî bedel aldı. Lâkin savaş başlayınca hükümet onları askere gönderdi.
Biz kendi imkânlarımızla 1 buçuk ay boyunca Khıliç-Kâtuk’ta kaldık, fakat sefil bir durumda yaşıyorduk, devamlı ağır işler yaptırıyor, baskı yapıyor ve bize karşı sert davranıyorlardı. Çıplak, yalınayak ve aç bir şekilde günlerimizi geçiriyorduk. Türkiye, ekim ayında tekrar Rusya’ya (5) savaş ilan ettiğinde ise, bizi oradan Hasan-Kala’ya gönderdiler ve Alman subaylarının nezaretinde, dine vs. en ağır hakaretleri ederek silahsızlandırdılar.
Bizi ordudan ayırdılar ve düzenli ordunun nezareti altında, yol ve siper yapımında çalıştırdılar. Durumumuz burada daha çekilmez bir hal aldı; aç, susuz, çıplak, yalınayak gün boyu, dinlenmeden çalışıyorduk. Geceleri ise döşeksiz, yaş ve soğuk toprak üzerinde uyuduk, hastalandık ve birçoğu doktor bakımından mahrum olarak öldü. Mecburen kaçmaya başladık.
Şubat 1915 ’te, bölgemizin müdürü Babo Beg 25 zaptiyeyle, bizim köydeki 15-60 yaşlarındaki erkekleri topladı – yaklaşık 300 kişi, – sırtlarına yük yükleyerek Bağeş’e yolladı, oradan da Karin’e (Erzurum). Müdür sertlik uygulamaya başladı ve kadınların ifadeleriyle, köyümüzden 110 adet mosin, Yunan çakmaklıları (6), berdanka ve farklı tipte tabancalar toplayarak Kürtleri silahlandırdı. O zaman yaklaşan tehlikeyi hissettik.
1 Mayıs 1915’te Yukarı Bulanık’taki Tırtoplu Yusuf Ağa, Khiartanglı Nadir, Yağub ve Hayto, hizmetkârlarıyla birlikte, köyün tüm hayvanlarını ovadan sürüp götürdüler.
Ertesi günü ise, Rus ordusu Khıliç-Kâtuk köyüne kadar ilerleyip, Ma- nazkert ile Yukarı Bulanık’m bir kısmını ele geçirdiğinde, Abdılmecit ve Haydaranlı Kör Hüseyin Paşa, hizmetkârlarıyla birlikte kaçarken, Pırk- hus’a doluşarak müdürle birleştiler ve kadın, çocuk, erkek, toplam 1.300 kişiyi acımadan katlettiler. Bunların içinde Peder Ter Hovhannes, erkek kardeşleri Gevorg ve Barseğ ağalar, Serob, Pmoyan Matevos, Mukhseryan Galo, Stepanyan Minas, Khıçoyan Gevo, Mıkıryan Sarhat, Moseyan Hakob, Kamalyan Sedrak ve Mıkre de vardı.
Katliam esnasında köyümüzden 50 kişi Khiartang’a kaçtı ve Kürtlere sığındı. Bulanık hükümeti 15 zaptiye gönderdi, [bu zaptiyeler onları] topladı, birbirine bağladı ve Tırtop yakınlarında, Nazik Gölü kıyısında hepsini katletti.
Pırkhus köylüsü Gutrad Avetisyan, aşağıdakileri ekliyor:
Katliam esnasında halkın bir kısmı Akhlat’a, hükümet merkezine kaçtı, içinde benim de bulunduğum diğer kısım ise Yeğonak Dağı’na kaçtık. Farklı köylerden 2.000’den fazla kadın, çocuk gelip bize katıldı, 400’den fazlasını bizim köyün kadın ve çocukları oluşturuyordu. 15 gün bu dağlarda dolandık. Yenilebilir otlarla besleniyorduk. Her gün Kürtler ve zaptiyeler üzerimize saldırıyordu. Bizi tamamen soydular ve çıplaklığımızı koyun postuyla örtmeye mecbur olduk. Tecavüz ettiler ve zorla İslâmlaştırdılar. Köylümüz Gevorg Ağa’nın gelini Atlas’ı, Khiartanglı Na- dır’ın oğlu Kiam Şızo götürdü; Şoğe’yi, aynı köyden Bostancı Mirza’nın oğlu Hamzo götürdü; Nunik’i, Cezireli İbo götürdü; Barseğ Ağa’nın gelini Marmar’ı, aynı köyden Bostancı Izo götürdü, Gevorg Ağa’nın 13 yaşındaki kızlarını Cezireli Çaçan götürdü; Kamalyan Sedrak Ağa’nın gelini Nazik’i, Çıkharlı Zıbır götürdü; Moseyan Hakob’un gelini Mani’yi, Khiartanglı Mehmet götürdü; Serob’un kızı Gino’yu (16 yaşında) Bitlisli Çavuş, Sırgo’nun karısı Ceyran’ı, Khiartanglı bir Kürt (adını bilmiyorum), Mıkho’nun 15 yaşındaki kızı Mamir’i, Uko’nun 15 yaşındaki kızı Azniv’i ve Bedğehemios’un karısı Marmar’ı güruh götürdü.
Biz ise aç, susuz, ot yiyerek takatten düştük. Bizden günde 2-300 kişi bir yana düşüp ölüyor, bizim ise onları gömmeye dahi gücümüz yetmiyordu. Bulanık hükümeti zaptiyeler gönderdi, bizi topladı ve Aşağı Bulanık’m Pionk köyüne götürdü ve oranın ağası Khalaf, Rus ordularının Aşağı Bulanık’ı ele geçirmelerine kadar bizi korudu. Bizden sadece 50 kişi kalmıştı. Manazkert Kalesi’ne geçtik. Daha yeni istirahat etmiştik ki, büyük temmuz ricatı geldi ve Alaşkert yönüne kaçtık. Lâkin yolda çektiğimiz yorgunluk ve olumsuz şartlar sebebiyle kadın, çocuk 20 kişi hastalandı ve yollarda öldü. Kalanlarımız ise Kızıl-Timur, Akhda, Gamarlu bölgesi ve daha farklı yerlerde yaşıyoruz. Erkekler, 1916 Mart’ında, imar çalışmalarına başlamak için memlekete döndü, fakat Rus hükümeti tarafından izin olmadığından dolayı tekrar buraya, eski yerlerine döndüler.
Mallarımız ortada kalmıştır ve [köy] tamamen ıssızdır.
EMA, fon 227, liste 1, dosya 438, yaprak 5’in arka yüzü-6, orijinal, el yazısı.