HAYATTA KALAN NOYEMİK KHAÇATIRYAN’IN, BİTLİS SANCAĞININ KHILAT KAZASINDAKİ TEĞUT KÖYÜ KATLİAMLARIYLA İLGİLİ TANIKLIĞI
[1916], Bakü
Noyemik Khaçatıryan, 12 yaşında. Akhlat’ın (Ahlat) Teğu köyünden. Bakü’deki II Nolu Yetimhanede.
Savaştan önce ailemiz üyelerinin sayısı toplam 19 kişiydi: babam Khaçatur, 31 yaşında, annem Çiçek, 28, ben, 12, erkek kardeşlerim Nazaret, 10, Levon, 12, Melkon, 14, halamın kocası Peto, 44, karısı Zilo 33, Abgar, 25, Leçe, 13, Darvaz, 15, Azat, 9, Azniv, 28, Yavro, 12 vs.
İçimizden hayatta kalanlar 8 kişidir ve şimdi Ecmiadsin’de yaşamaktadır.
Öldürülenler: Peto, 44 yaşında, Khosrov, 16, Azniv, 28.
Ölenler 6 kişidir, hepsi de Sultanmut köyünde.
Babam Khaçatur, 31 yaşında, kayıptır. Çerkesler kaçarken onu koyun çobanı olarak beraberlerinde götürdü.
Teğu, 400 haneli bir Ermeni köyüydü. Her yerde olduğu gibi, bizim köyümüz de Çerkeslerin saldırısına uğradı. Nisan sonlarında erkeklerimiz silahlarını alıp dağa çıkarak, sekiz gün boyunca onlarla çarpıştı. Onlar yaklaşık 30-35 kişiydi ve liderleri Teğulu Hakob’du (Bıdo). Akh- lat Türkleri, bizim köyün erkeklerinin hâlâ hayatta olup direndiklerini duyunca, onların yanina gidip, kendilerine hiçbir zarar gelmeyeceklerine inandırıp kandırarak dağdan indirdiler. Babam, Surb Hovhannes Manastırı çeşmesinin gözünde saklanmıştı. Köylüler teslim olunca, o da teslim oldu. Onu koyunlara çoban yaptılar. Çerkesler geri çekilirken, onu da yanlarında götürdüler. İlk günü bizimkilerin silahlarını aldılar ve ertesi günü ellerini bağladılar ve katliama bizim de görgü şahidi olabilmemiz için bizimle birlikte deniz (Van Gölü kastedilmektedir) kıyısına indirdiler. Orada hepsini kurşunlayarak öldürüp denize attılar. Yaklaşık 30-35 kişi sırtlarını denize doğru çevirdi, yüzlerini ise katillere ve her birine ikişer kurşun attılar. İçlerinde, bizim aileden halamın oğlu Petrosyan Khosrov, 16 yaşında ve babası Sepo’nun Gıro’nun Petros’u da vardı. Daha sonra kalan küçükleri, yaşlıları ve sakatları ise bir eve doldurup 4 gün aç bıraktılar. Sonra sahile götürüp ağaçlara bağladılar ve kurşunladılar. Bu son olayı, sürekli bize haber getiren bir Türk anlattı.
Genç ve güzel kadınlarımızı kendilerine ayırıyorlardı. Yaklaşık 10 kişiyi götürdüler, içlerinde Res Bıdo’nun gelini, yeni evli Nıvard da vardı, çirkin gençleri ise bir Türk’ün evine doldurdular ve yaktılar. Annem de ordaydı, Çerkesler gazyağı getirmek için gittiklerinde, annem fırsattan istifade ederek Sultanmut köyüne kaçtı. Birkaç gün sonra kendisi ve üç kardeşim, bir gecede öldüler. Yaklaşık 18-20 kadın yandı. Biz, hayatta kalanlardan ise dayakla para talep ediyorlardı. Parası olan veriyor, olmayan ise anlatılmaz eziyetlere katlanıyordu. Verecek parası olmayan iki kadının (ben onları tanımıyordum) boyunlarına ip geçirip gözlerimin önünde boğdular. Oradan Sultanmut’a kaçtık. Kürtler burada halamın gelini Azniv’i kaçırmak istedi. Azniv karşı koydu. Türk’ün biri tüfeğiyle kalbinden vurdu ve o oracıkta yere yığıldı, kucağındaki oğlu Azat ise, annesiyle birlikte yere düştü, fakat zarar görmedi. Orada bir haftada çocuklarımızdan yedisi öldü.
Ertesi gün Türkler, Rusların Sultanmut’a yaklaştığını duyunca bizi bırakıp kaçtılar.
Birkaç hafta Sultanamut’ta kaldıktan sonra, ricat olduğunda, bir gönüllü ve bir Rus askeri beni ve halamı, çocuklarıyla birlikte furgona (1) yerleştirip, İğdir’e {İğdır) getirerek, beni yetimhaneye teslim ettiler.
EMA, fon 227, liste 1, dosya 468, yaprak 13 ve arka yüzü, orijinal, el yazısı