HAKKÂRİ SANCAĞI

HAYATTA KALAN NAZLU PETROSYAN’IN, HAKKÂRİ SANCAĞININ GÂVAR KAZASINDAKİ DİZA KÖYÜ KATLİAMIYLA İLGİLİ TANIKLIĞI

[1916], Bakü

Ben, Van vilayetindeki Gâvar’m Tiza köylüsü Naziu Yervandyan Petros­yan, 25 yaşındayım, şimdi Bakü’nün Ermeni köyünün 6 Nagornaya No 32’de yaşıyorum. Göçmen Komitesi bana yardım ediyor.

Memleketimizde, kendi evimizde yaşıyordum. Ailemiz 11 kişiden oluşuyordu. Şimdi ben, kızım Margarit, kaynanam Zardar, kaynım Mar­tiros, eltilerim Gülbahar ve Şoğik toplam 6 kişi yaşıyoruz.

Kayınpederim Petros öldürüldü – 1 kişi; kaynımın eşi Taguhi esir gö­türüldü – 1 kişi; oğullarım Movses ve Nerses öldüler – 2 kişi.

Köyümüz farklı bir bölge oluşturduğu ve şehirden uzak olduğundan dolayı 1914 seferberliği, Ermeniler için çok şiddetli bir şekilde başladı. Köyün tüm gençlerini topladılar ve partiler halinde askere götürdüler. Ko­cam Margar’ı da askere aldılar ve bugüne kadar kendisinden hiç haberimiz yok. Ondan sonra bizden altın para ve buğday toplamaya başladılar. Har­mandaki buğdayı ölçüp, ev için yeterli olanı bırakıp, geri kalanını hükü­met, alıyorlardı. Karşı geleni dövüyor veya öldürüyorlardı. Arpayı zaten çok az bırakıyorlardı ve gitgide saman, koyun, koşum ve yük hayvanları­nı, yağ, peynir, çuval, kilim, çorap ve daha ne isterlerse götürdüler.

Bu, Culamerik’te Ruslarla Türklerin çatıştığı 1914 Aralık ayı ortala­rına kadar devam etti. Ondan sonra Türk hükümeti kurnazlığa başvurdu ve Ermeni askerleri amele bahanesiyle silahsızlandırdı ve onlara işkence yapmaya başladı. O zaman becerikli olanlar başının çaresine bakıp kaçtı. Bildiğim kadarıyla, amele olarak kalanlar öldürüldü.

Bizim köyden askere giden gençlerin bir kısmı Van’a kaçtı, diğerle­riyse köye döndü ve kaçak yaşamaya başladı. Kalanların büyük bir kısmı ise, amaliya olarak kaldı. Bu çatışmalar sırasında İran sınırında bulunan Kürt Şikak aşireti yerinden göçerek, bizim bölgeye geldi. Yerel hükümet, Kürtleri bizim evlerimize yerleştirdi ve bizim önümüzde onlara evin, malın ve fıllaların10 her şeyinin sahibi olduklarını, nasıl isterlerse öyle davranabileceklerini söyledi. Sonra bize döndü, “Evler artık sizin değil, Şikaklılarındır, bakın, onlara iyi davranın, yoksa…”, dedi. Bu Kürtlerden, 12 kişilik bir aileyi bizim evimize getirdiler ve böylece biz ve Kürtler aynı çatı altında yaşamaya başladık, tabii ki içten içe derin bir nefret du­yarak. Fakat ne yapabilirdik? Çekmeye mecburduk.

1915 yılının Cırorhnek’i {dinî yortu) geçti, komşu köyün Ermeni­lerinden amalia topladılar ve bizim köye getirdiler. Bizim köyden de 250’den fazla adam toplayarak, sırtlarına telgraf telleri ve daha başka malzeme yüklediler (köyün papazının sırtına da tütün yüklediler), amalia olarak İran sınırına götürdüler, Gângâçin Ovası’nda hepsinin kollarını bağlayıp öldürdüler. Onları öldürmeden önce papazı ağaca bağlayıp doğ­rarlar (görgü şahidi Kürtler anlattı bize). Öldürdükten sonra, yaptıklarını ispatlamak amacıyla hepsinin kulaklarını kesip kaymakama ve polis mü­dürüne getirip gösterirler.

Katliam haberinin köye ulaştığı gün Muşlu Mamut adlı bir zaptiye, birkaç arkadaşıyla birlikte köyün kilisesine girdi ve büyük haçı dışarı çı­kartıp, çoban köpeğinin boynuna asarak adını Khaço koydu ve köyde do­laştırmaya başladı ve bize de “haçınıza secde edin”, dedi. İki hafta daha geçti ve tekrar çevre köylerden amaliyeler toplayarak köyümüze getir­diler. Köyümüzde kalmış olan 15 yaşın üzerindeki erkekleri de toplayıp ellerine kürek verdiler ve 350’den fazla kişi Başkale’ye doğru yolların karını temizlemeye başladılar ve oradan Khoşap’a (Hoşap) kadar götür­düler. Khoşap Nehri’ne vardıklarında, köyün nağaracısı (davulcu, çalgı­cı) Arakel’i de yanlarında götürmüşlerdi zaten, nehrin yakınında oturtup nağara çaldırdılar ve oynamaya başladılar. Aynı anda önceden tespit edi­len cellatlara da bıçaklarla kesmelerini emrederler. 350’nin üzerinde ma­sum ve itaatkâr Ermeni katledilir, içlerinde kayınpederim Petros da vardı. O günü sadece nağaracı Arakel’in hayatını, söz verdikleri gibi bağışlar­lar, o da köye dönerek, köydeki bazı kadınlara olanları anlatır. Birkaç gün sonra Arakel’i de ortadan kaldırdılar ama nereye götürüp, ne yaptıklarını bilmiyoruz. Ondan sonra, evimizde bulunan Kürtler, bizim ve evimizin sahibi oldu ve bize istedikleri eziyeti yapmaya başladılar. Vergi tahsildar­ları ise, vazifelerini [yaparak], bize yaşamak için dahi bir şey bırakmadan ne varsa topluyorlardı. Büyük Paskalya yortusuna kadar sadece sığırları bıraktılar, ondan sonra onu da alıp götürdüler.

Böylece, dayanılmaz eziyetlerle, bir taraftan hükümetin, bir taraftan komşu Türklerin, diğer taraftan da evlerimizde yaşayan Kürtlerin dayak ve hakaretlerine katlanarak yaşadık, 1915 yılının kahnovi (11) Hambardzum yortusuna kadar. O günü Khalil Bey, Andranik’le yaptığı savaşta yeni­lerek kaçtı ve 4.000’i aşkın askeri ve Kürtlerle birlikte köyümüze geldi. Adamlarına köye girmelerini ve istisnasız tüm erkekleri toplamalarını emretti. Köye girdiler, 5-100 yaşındaki tüm erkekleri topladılar ve kö­yün ambarına götürdüler. Gitmeyenler veya yalvaranlar hemen öldürü­lüyordu. Kalanları götürüp ambara doldurdular. 1-10 yaşındaki çocukları orada bırakarak, kalanların hepsini köyün yakınında bulunan Kürt köyü Sokran’a götürdüler ve onlara çöplüğü kazdırdıktan sonra hepsini öldü­rüp içine atarlar. Köyün ambarında kalan 1-10 yaşındaki erkek çocukları öldürmezler: Kaymakam ile bir Türk yüzbaşı onlar için Khalil Bey’den aman diler. Khalil Bey, tüm erkekleri katlettikten sonra, ordusuyla Van’a gitti. Köyde kalan güruh ise, istediğini yapıyordu ve evlerde hiçbir şey bırakmadılar. Her şey soyulduktan sonra sıra bize geldi. Bizi öyle bir soy­dular ki, üzerimizde donla gömlekten başka bir şey bırakmadılar. Daha sonra güzelleri seçtiler ve kendileri için götürdüler, aralarında kaynımın eşi Taguhi’nin de olduğu 300’den fazla kadın ve kız. Bugüne kadar on­dan bir haberimiz yok.

Kalanlar ise tecavüze tabiydi, öyle ki, bu olaydan çok azı kurtuldu. Ben de [tecavüze] maruz kaldım. İçimizden birçoğu, bunlar gidene ka­dar tuvaletlerin içinde ve duvar yıkıntılarının altında saklandı. Tumanyan Mariam’ın Yeğsabet adında bir kızı vardı, iki saatten fazla sandalye gibi durdu ve annesinden, üzerinde oturmasını rica etti, Kürtlerin tecavüz şehveti sona erip, gençleri yaşlılardan ayırıp götürene kadar sürdü bu ve böylece kurtuldu.

Ben ise o seçmeden önce hemen duvar taşlarının arasına saklandım ve yaşlıların arasına karıştım. İki gün daha böyle geçirdik. Khalil Bey Van taraflarından döndü ve Başkale’deki esir Ermeni kadınlarını köyü­müze getirdi, köyümüzün ve komşu köylerin genç kadınlarını topladı ve tekrar Kürtlerle birlikte köyden uzaklaştı (kendisinden haberimiz olma­yan eltim Taguhi de onların arasındaydı). Yaşlı kadınları ise bıraktı. Bir hafta sonra Rus ordusu, Ermeni gönüllülerle birlikte gelip bizi kurtardı ve Salmast’a yolladılar. Çocuklarım Nerses ve Movses Salmast’ta öldü.

Hayatta kalanlarımız Bakü’ye geldi ve şimdi Ermeni köyünde yaşıyoruz.

Not: Aynı köyden Rıhan Hakobyan, bkz. EMA, fon 227, liste 1, dos­ya 421, yaprak 13 arkayüzü, “Köylümüz Kürt Apo’nun karısı Base 500 kulak getirildiğini anlattı bana. Papazın Salmast’ta öldürüldüğünü papazı gömen Süryani’den duydum”, diyor.

EMA, fon 227, liste 1, dosya 421, yapraklar 1-4, orijinal, el yazısı.

Notlar

1 Milli Binbaşı – Gönüllülerin binbaşısı.

2 Rahip Aristakes Katekçıyan, doğumu 1858, takdisi 1862. Varak Ma­nastırının başrahip vekili olmuştur.

3 Rahip Petros Grigoryan, doğumu 1865, takdisi 1888. Khizan dinî ön­der vekili ve Surp Haç Manastırı başrahibi.

4 Khaçerkat: Üzerine yemek kazanlarının konduğu, çapraz tandır demiri.

5 Rahip Aristakes Katekçıyan ile Rahip Petros Grigoryan hakkındadır. Üçüncüsü de tahminen Varak Manastırı başrahip vekili, Başrahip Vır- tanes Tevkants’tır (onun da katliamlarda şehit edildiği bilinmektedir).

6 Düzeltilmiştir, orijinalde yanlışlıkla 1913 yazılmıştır.

7 Hasır.

8 Mar Şimon: Kelime anlamı “Aziz Şimon”. Süryanilerin dinî ve siyasi önderi, 1903-1918 tarihlerindeki önderleri XXI. Benyamin Şimon ol­muştur.

9 Artoş aşireti, Ağbak (Başkale) bölgesinden.

10 Fılla: Kürtler tarafından Ermenilere verilen aşağılayıcı tanımlama, isim.

11 Metinde böyle yazılmış olmasına rağmen yanlıştır, “Katnov” olması gerekir.

Kaynak:
Ermenistan Ulusal Arşivi
Kedername
Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni Soykırımı
1915
Hayatta Kalanların Tanıklıklarına Dair Belge Koleksiyonu
Belge Yayınları 2014
Çeviren: Diran Lokmagözyan