Abdullah Öcalan’ın zamanında hayli eleştiri toplayan “Ermeni lobileri, rum lobileri, Yahudi lobilerinin Anadolu topraklarında emelleri” temalı açıklamalarının ardından Bese Hozat da benzer minvalde açıklamalar yapmış, yine bu bakmış açısı da gerek bu gazete sayfalarında gerekse konuyla ilgilenen kamuoyunda hayli tartışma yaratmıştı. Tüm bu tartışmalardan sonra artık bir yerlere vardığımız sanıyorduk ki 9 haziran günü DTP eski başkanlarından Nurettin Demirtaş’ın Yeni Özgür Politika gazetesinde yayınlanan yazısı çıkageldi. Yazıyı okurken, kimi satırların beni hayli şaşkınlığa uğrattığını söylemeliyim. İlki herhalde Almanya Parlamentosu’nun kararı ile ilgili analizler. Demirtaş’ın bu konuda ortaya attığı sorular hayli ilginç. Şöyle diyor Nurettin Demirtaş:
”Almanya gerçekten ne yapmak istiyor? Demokrasiyle alakaları olmayanların amaçları Türkiye’yi demokrasiye duyarlı hale getirmek olabilir mi? Yoksa Türk ve Ermeni milliyetçiliğini kızıştırma konsepti mi devrededir? Bunları hiç sorgulamadan Almanya’ya alkış tutmak aydın tavrı olamaz.”
Doğrusu bir ülkenin sırf böyle bir amacı hayata geçirmek için kendilerini Holokost’un yanı sıra yeni bir soykırımdan daha sorumlu tutmaları, nasıl derler, biraz tuhaf olmayacak mı? Üstelik Hükümet’ten değil Parlamento‘da grubu olan tüm partilerden bahsediyoruz, yani tüm Alman Parlamentosu’ndan. Bu kadar parlamenter oyuna mı gelmiş oluyor şimdi? AKP kaynaklı ve “Almanya’nın Türkiye üzerindeki emelleri” konulu çok sayıda konspiratif analiz sağnağı altında yaşarken böylesi bir yaklaşımın en azından beni şaşırttığını söylemeliyim.
Üstelik Demirtaş bu analizini “Almanya ya da Ermeni devleti milliyetçilik üretmede diğer ulus-devletlerle aynı zihniyeti paylaşmaktadırlar” cümlesiyle tamamlıyor. Meselemiz Ermeni Soykırımı iken hem yüzleşmeye çalışan suç ortağının hem de mağdurun aynı kefede değerlendirilmesini anlamak, doğrusu zor.
Yazının biraz daha başına gelecek olursak, Demirtaş öyle anlaşılıyor ki o dönem Bese Hozat’a HDP içinden gösterilen tepkilerden de rahatsız olmuş. Ve oradan “Oryantalizm etkisinden kurtulamamış aydınları da etkisine alan ve daha derinliğine sorgulanması gereken yeni bir milliyetçi dalga”ya geçiyor. Demirtaş’a göre bunlar Kürt illerindeki insan hakları sorunlarını görmezden gelen “Ortadoğulu aydınlar”dır. Oryantalizmin etkisinden kurtulamamış bu “Ortadoğulu aydınlar” kimdir acaba? Bilemiyoruz.
Demirtaş bunun ardından Ermenistan cezaevlerinde yaşandığını öne sürdüğü bazı vakalardan bahsediyor. Detayların epeyce flu olmasından dolayı soruşturma imkanımız olmayan bu vakalar, bu şekilde gerçekleşmişse savunulacak hiçbir yanı yok elbette. Ancak Demirtaş’ın buradan yola çıkıp şöyle bir cümle kullanmasına ne buyrulur?
“Hakkari’de ne zaman nasıl katliam yapmışlar bilemiyoruz fakat boşuna bu sözü sarf etmedikleri son 30 yıl içinde yaşanan katliamlardan bellidir: Gerek PKK gerillası kılığına girerek, gerekse bizzat Türk komandoları adıyla yüzlerce cinayet işlendiği kayıtlıdır.”
Buradaki ima çok tehlikelidir. O coğrafyada yaşanan katliamlarda “Ermeni milliyetçiliğinin” de payı olduğu, olabileceği anlamına gelecek böyle bir cümle, devletin ve devlete yakın çevrelerin “PKK aslında Ermeni örgütüdür” şeklindeki argümanlarının tam tersi ama mantıki açıdan bir benzeri ile karşı karşıya kaldığımızı ortaya koymuyor mu?
Şu argümanların ve çıkarımların dolaşımda olmasından kimin, kimlerin sevinç duyacağı açıktır. Ve resmi görüşe kağıt üzerinde tersinden yaklaşan ancak şu mevzubahiste çok benzer yerlere varan analizlerin bizi ileriye götürmeyeceği de açıktır.
Kaynak: Agos.com.tr