Kasım ayının başında Suriye’nin Haseke vilayetinde Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) ilan ettiği Cezire Kantonu’nda 16 Süryani ve Ermeni kurumu tarafından ortak imzalı bildiri yayınladı. Bu bildiri Cezire Kantonu’ndaki yönetime ilişkin bazı itirazlara işaret ediyordu. PYD bu bildiriye dair bir açıklama yayınladı ancak ne yazık ki kaygıları gidermeye yeterli değil. Üstten konuşan bir dil ve sonu uyarı ile biten bir açıklama…
HABUR SAVUNMA MUHAFIZLARI KOMUTANI’NA YÖNELİK SUİKAST
Bundan yedi ay önce Habur Savunma Muhafızları komutanı David Antar Gindo’nun bir suikast sonucu öldürülmesine ilişkin yine Süryaniler YPG’e adalet çağrısında bulunmuştu. Suikastı gerçekleştirenler YPG’li beş kişi idi. YPG olaydan sonra David Antar Gindo’yu şehit ilan etmiş ve kendisini şehit edenlerden hesap sorulacağını açıklamıştı. Kanton mahkemesi ise iki kişi hakkında iki yıl hapis cezası vererek davayı sonuçlandırmıştı. Asuri Süryani Aydınları Platformu (Platform Turabdin) 22 Nisan 2015’de öldürülen Habur Savunma Muhafızları Komutanı’na yönelik suikastın örtbas edildiğini belirterek, Kürt Özgürlük hareketini, tekçi, zalim ve entrikacı Türkiye Devleti gibi davranmakla eleştirmişti. Aynı tarihlerde YPG-YPJ ile Süryani savaşçıların birlikte IŞİD’e karşı operasyonlar yaptıklarını da biliyoruz. Cizire Kantonu’nda başlatılan ve adını “Komutan Rubar Hamlesi” koydukları operasyonda IŞİD’e ‘büyük darbeler vurulduğu’na dair haberleri de izlemiştik. Ancak Süryaniler kaygılıydılar yine de…
16 SÜRYANİ VE ERMENİ KURUMUNUN AÇIKLAMASI
Aradan geçen yedi ay sonra Hristiyanlardan oluşan 16 kurum Cezire Kantonu’ndaki yönetime ilişkin bir bildiri yayınlarak bazı kaygı ve itirazlarını dile getirdiler.
İtirazlar şu dört başlıkta toplanıyor:
Özel ve kamu okullarında yeni eğitim müfredatı
Gençlerin zorunlu olarak askere alınması
Özel vergi uygulaması
Süryanilere ait olan mülklerin gasp edilmesi
Bildiride yeni çıkarılan özel vergi yasasına biat etmeyeceklerini ve Hristiyanlara ait olan mülklerinin de başkalarının kullanımına tanzim edilemeyeceği belirtiliyor.
“Temel insan hakları korunmalı” denilen bildiride, “Etnik ulusal kültürel farklılıklara rağmen tüm sakinlerin, Cezire vilayetinde barış içinde bir arada yaşamaya devam edeceğine inanıyoruz” ifadelerine yer veriliyor. Kanton Yönetimi’nin çıkarttığı yeni ‘Göçmen Mülkleri Yasası’na konu olan mülklerin, çoğunlukla çatışmalar nedeniyle evini terk etmek zorunda bırakılan Hristiyanlara ait olduğu belirtiliyor ve Göçmen Mülkleri Yasası’nın, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ndeki mülkiyet hakkına aykırı olduğunu kaydediyorlar. Bildiride ayrıca, hiçbir nedenle, evlerini terk etmek zorunda bırakılan kişilere “hain” muamelesi yapılamayacağına dikkat çekiliyor. Bildiriye imza atan 16 Süryani ve Ermeni kurumları arasında bölgedeki Süryani, Ermeni, Keldani kiliselerinin yanı sıra, Süryani Demokratik Örgütü, Suriye Hristiyan Gençlik Merkezi gibi örgütler de yer alıyor. İlk anda İttihat ve Terakki’nin geçen yüzyılın başlarındaki soykırımı projesinin öncesi aldığı kararlar ve çıkardığı yasalara benzer uygulamaları andırıyor olan biten. Haliyle de korkuyoruz. Merakla PYD’nin bu konuya ilişkin bir açıklama yapmasını bekliyoruz.
PYD’DEN ROJAVA’DAKİ SÜRYANİ VE ERMENİ KURUMLARININ BİLDİRİSİNE DAİR AÇIKLAMA
Fırat Haber Ajansı ANF’de yer alan habere göre, PYD’nin ilan ettiği Demokratik Özerk Yönetim içinde yaşayan herkesin özel mülkiyetini koruma altına almanın Demokratik Özerk Yönetimi’nin sorumluluk alanında olduğu hatırlatılarak “Özel mülkiyetin korunması konusunda çıkacak olan bir yasanın önceliği de Süryani, Asuri ve Arap halkımızın özel mülklerini korumayı bir görev olarak görür” deniyor. Bildiride aktarıldığı gibi Haseke’deki Süryani okuluna YPG tarafından el konulmadığını açıklayan PYD EŞ Başkanlık Danışmanlarından Shinko Dibo, IŞİD çetelerinin daha önce buraları işgal ettiği sırada bu tür binalara girdiğini ve buralardan saldırı düzenlediğini söylüyor. Bu nedenle bu tarz binaların güvenlik nedeniyle bir dönem korunduğunu belirten Dibo, çetelerin temizlenmesinin ardından okulun şu an yeniden Süryani halkının kontrolünde olduğunu belirtiyor. YPG’nin Süryani gençlerini zorla askere aldığı yönünde bildiride öne sürülen iddiayı da yalanlayan Dibo, YPG’nin kimseyi zorlayarak saflarında askerlik yaptırmasının mümkün olmadığını söylüyor.
“KİLİSE VE CAMİLER POLİTİK KONULARA KARIŞMASIN”
Bildiriyi yayımlayan kesimler arasında kiliselerin yoğunlukta olduğuna dikkat çeken Dibo, “Kiliselerin işi, politik konularda açıklama yapmak değildir. Aynı şey camiler için de geçerlidir. Yönetim konularında zaten halkların seçilmiş temsilcileri var, onlar karar verir. Kantonlarımızda kanunlar tüm halklardan temsilcilerin katılımı ile yapılıyor” diyor.
AÇIKLAMA KAYGILARI GİDERMEK İÇİN YETERLİ DEĞİL
Açıklamanın sonundaki uyarı dikkat çekici: ‘’Bildiriyi yayınlayan kesimler arasında kiliseler yoğunlukta… Kiliselerin işi, politik konularda açıklama yapmak değildir. ’’ Ve zaten yönetim konularında halkların seçilmiş temsilcileri var, onlar karar verir denilerek bildiride geçen kaygılara, itirazlara dair ikna edici olmayan açıklamaların ardından siz susun deniyor.
Peki, madem halkların seçilmiş temsilcileri var, neden onlar değil de PYD bu konuya dair açıklama yapıyor? Ki açıklamalar resmi TC devleti açıklamalarını andırıyor: “Özel mülkiyetin korunması konusunda çıkacak olan bir yasanın önceliği de Süryani, Asuri ve Arap halkımızın özel mülklerini korumayı bir görev olarak görür” Ama işte Süryaniler ikna olmamış. Bu cümle onları ikna edecek bir cümle değil ki. Daha doğrusu birileri bazı maddeler sıralayıp itirazlarını sıralıyor, birileri de bunlar doğru değildir diyor. Bu nasıl ikna edici olsun.
Kürtler son 50 yıldır Ortadoğu’daki her devrimci demokratik mücadelenin öyle ya da böyle parçası hatta öncüsü durumunda, her kesimin umutla izlediği destek verdiği önemli bir güç halindeler. Ve dolayısıyla düşman bellediklerimizin yaptıkları bizi hayal kırıklığına uğratmazken, dostların çöpü dahi göze batar. Bu normal karşılanmalıdır. Özellikle Rojava’da ne büyük bedeller ödendiği herkesçe biliniyor. Tam da bu yüzden beklentiler büyüktür. Bu noktada bölgedeki zalim devletlerle Kürtler tabi ki aynı kefeye konmayacaktır. Ama Kürtlerden hep en doğru olanı yapması beklenecektir. Ki bölgede azınlık durumundaki mazlum Hristiyan uluslardan insanların kaygılarını ortadan kaldırmak en çok da Kürt ulusunun temsilcilerinin görevidir.
Kaynak: devrimcikaradeniz.com