Galiba yirmi yıl kadar önceydi. Çocukluk arkadaşım Nişan’ı aramak için gittiğim Feriköy’deki Sivaslı Ermenilerin de müdavimi olduğu hemşehri kahvesinde çok yaşlı bir Ermeni’nin oturduğu masaya ilişivermiştim. Yan masadaki konuşmalarda bir ara “hamaylı” sözcüğü geçti.(1) İhtiyar birden ilgilendi; “bilirim” dedi, “üç …