İleride Türkiye’ye özgü bir “adalet” fıkrası olarak anlatılacak ama bugün durum acı ve kaygı verici…
Sevan Nişanyan, İzmir’in Şirince ilçesine diktiği her bir kule, yaptığı yol, oyduğu anıt mezar ve diğerleri için, arka arkaya ceza alıyor.
Şirince’ye kazandırdığı eserler -ki bunların beldeyi bir cennet köşesine çevirdiği konusunda herkes hemfikir- çeşitli yasalara aykırıymış…
Evine diktiğin kule imar yasasına aykırı al sana ceza; yaptığın yol, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası’nı ihlal ediyor küt hapis cezası…
Nişanyan, bu ülkedeki bütün adaletsizliklerin, hesabı sorulamayan bütün yolsuzlukların, yapılan bütün kaçak inşaatların, bütün imar vurgunlarının cezasını çekmek üzere, bu adaletsizlik gemisinin tek kürek mahkumu olarak bilinmez sulara doğru ilerliyor…
Nişanyan şu anda beş ayrı “suçtan” aldığı 6 yıl 6 aylık hapis cezasını çekiyor. 10 aydır cezaevinde ve daha şimdiden dört cezaevi değiştirdi. Arkadan gelen, bir düzine davadan da hapis cezaları bekleniyor. Nişanyan 10’larca yıl hapis yatmaya hazırlanıyor.
Burası, şunun şurasında birkaç hafta sonra, mahkemelerin defalarca yürütmeyi durdurma kararı vermesine rağmen, herkesin gözünün içine bakarak devam ettirilen o devasa inşaatın, başkanlık sarayı olarak açılacağı ülkedir.
Burası milyar dolarlık imar yolsuzluğu iddialarını içeren dosyaların küt diye kapatıldığı bir ülkedir.
Peki bu ülkede, nasıl oluyor da bütün bunlara göz yuman yargının gözleri, söz konusu olan Nişanyan’ın eserleri olunca fal taşı gibi açılıyor; savcılar, yargıçlar Nişanyan’ın sözde hukuka aykırı inşaatlarını bir kuyumcu hassasiyetiyle ölçmeye başlıyor?
Nişanyan bir Ermeni olduğu için mi oluyor bütün bunlar?
Dine hakaret ettiği iddiasıyla açılan başka davalardan verilemeyen cezalar görünmez bir kanaldan bu tarafa mı aktarılıyor?
Yoksa o, arkasında bir dayısı olmadığı halde hâlâ sivri dillilik yapanların başına neler geleceğini mi temsil ediyor?
Sahi Nişanyan neyin cezasını çekiyor?
Kaynak: bugun.com.tr