Tartışma büyüdü ve ne yalan söyleyeyim bu durumdan memnunum.
Son günlerde pek çok yayın organında Dink cinayeti hakkında manşetler, köşe yazıları, haberler okuyoruz.
Cinayet esnasında görevli olan ve dolayısıyla bir türlü hâkim karşısına çıkamadıkları için olağan şüpheliler olarak gördüğümüz kamu görevlileri kitaplar yazıyor, bizlere mektuplar gönderiyor, röportajlar veriyor, televizyon programlarına çıkıyor.
Bundan da memnunum.
Merkezine “Hrant’ın Arkadaşları” ekibini alan bu tartışmalar esnasında üç ana fikir üzerinden saf tutuluyor.
1- Dink’i “Ergenekon” veya adı her neyse, eski devletin unsurları katletti. Amaç İslamcı hükümeti dünya kamuoyunda zor duruma düşürmekti.
2- Dink’i “Ergenekon” operasyonlarını başlatabilmek ve bu sayede devleti ele geçirebilmek için AKP- Cemaat koalisyonu katletti. Bu cinayet, eski devlete yöneltilecek büyük öfkenin malzemesi yapıldı.
3- Dink’i önce eski devleti ardından AKP hükümetini tasfiye ederek kadrolarıyla devleti ele geçirmek isteyen Cemaat katletti. Cinayetin aydınlatılması için yapılması gerekenleri engelleyenler de onlardır.
Tartışma öyle bir boyuta geldi ki Hrant Dink’e adalet ararken bin defa aynı toplantılarda beraber emek verdiğim dostlarım birbirlerine suçlayıcı yazılar yazmaya başladılar.
Peki, ama niye?
Cinayet soruşturmalarında ilk defa elle tutulur bazı adımlar atılırken mutlu olacağımız yerde davayı takip eden kesimlerin gerginliği nereden kaynaklanıyor?
Sekiz yıllık süre zarfında bazen iktidar yanlısı, bazen Cemaatçi bazen de eski devletin unsurlarına gözlerini kapatan mihrak olarak anılan Hrant’ın Arkadaşları ekibi konjonktüre göre durmadan safını mı değiştiriyor?
Hayır dostlarım.
Bu devletin tüm unsurları cinayetten önce, cinayet esnasında ve de sonrasında katillerle fotoğraf çektiren beyaz berelilerdir bizler için.
Bu hiç değişmedi.
Bizler bu cinayetin etrafında görüntü veren kamu görevlilerinin “hangisinin neci” olduğunu bugünkü tartışmalar sayesinde öğrenebiliyoruz.
Fakat toplamları o fotoğraftır.
Aslında elimizden gelen tek şeyi yapıyoruz. Bu heriflerin o günlerde icra ettikleri görevler üzerinden hep aynı şeyi talep ediyoruz.
Bu davayı başlatın artık…
Tüm sorumluları yargılayın…
Hrant Dink cinayetinin işlendiği esnada İstanbul Valisi Muammer Güler, İstanbul Vali Yardımcısı Ergun Güngör, İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Emniyet Müdürlerinden Ahmet İlhan Güler, Bülent Köksal, İbrahim Pala, İbrahim Şevki Eldivan, Volkan Altınbulak, Özcan Özkan, Bahadır Tekin, Trabzon Emniyet Müdürleri Ramazan Akyürek, Reşat Altay, İstihbarat Şube Müdürleri Engin Dinç, Faruk Sarı, Emniyet Emiri Ercan Demir, polis memurları Özkan Mumcu, Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan, İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Amiri Ali Fuat Yılmazer, Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz, Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız, Jandarma Karakol Komutanı Cevat Eser, Merkez Jandarma Bölük Komutanı Murat Akçe görevli personeldi.
Gelin bu isimlere o günlerin linç ortamında Agos kapılarında gezinen Veli Küçükleri, Kerinçsizleri, Ülkü Ocakları başkanlarını da ekleyin.
Hrant Dink için Genelkurmay’dan bildiri yayınlatan Hilmi Özkök’ü de ekleyin.
Dink’i tehdit eden MİT’i de ekleyin.
Talat Paşa Komisyonu’nu da ekleyin.
Gazete köşelerinden Hrant’ı namlunun ucunda hedef hâline getirenleri de ekleyin.
“İçimizdeki hain” diyen Cemil Çiçek’i ekleyin.
Ekleyin babam ekleyin.
Bu tablo karşısında iki yolunuz var:
1- Bu listeden kendinize ve bugünkü politik tutumunuza en yakın isimleri seçin. Sizinkilerin masum, diğerlerinin “asıl sorumlular” olduğunu lanse edin ve Hrant’ın Arkadaşları’nın bu gerçeği göremeyen satılmışlar olduklarını ilan edin.
2- Hrant’ın Arkadaşları’nın sekiz yıldır yaptığını yapın. Elinizdeki geniş listeyle kapı kapı dolaşın. Adalet arayın. Hiçbir politik gelişme, beyaz bereli devletin herhangi bir tarafının daha “sizden” olduğunu hissetmenize yol açmasın.
Mahkeme kapılarında adlarını pankartlara yazıp “soruşturun” diye slogan attığınız isimleri hiç unutmayın.
Hepsi yargı önüne çıkana kadar haykırın:
“Hrant için, adalet için…”
Kaynak: taraf.com.tr