Gün olmuyor ki şu Ermeniler gündem meşgul etmesin.
Doktor Google’dan bana her gün muhakkak bir bildirim geliyor.
Aha şu haberde “Ermeni” dediler diye…
KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat’ın Fırat Haber Ajansı’na verdiği röportaj da bunların arasındaydı…
Sözleri hatırlayalım:
Türkiye’de resmi devletin dışında bir de oluşan paralel devletler vardır. Mesela F. Gülen cemaati paralel bir devlettir…
İsrail lobisi, yine milliyetçi Ermeni ve Rum lobileri paralel birer devlettir. Paralel devletlerin birbiriyle ortaklaştığı ciddi bir çıkar ilişkisi vardır. Paralel devletlerin resmi bir hukukları, anayasaları yoktur. Görünürde resmiyete kavuşmuş bir orduları da yoktur ama resmi olandan daha güçlü ve örgütlü bir güce sahiptirler…
Hozat’ın bu sözleri Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmenin tutanakları sızdığında da gündemdeydi:
Ermeni lobisi etkili. 2015’le gündem olmak istiyorlar…
Anadolu İslamlaştırıldıktan sonra, bin yıllık bir Hıristiyanlık öfkesi var. Rum, Ermeni, Yahudi, Anadolu’da hak iddia eder. Laiklik, milliyetçilik kisvesiyle elde ettiklerini kaybetmek istemiyorlar…
Öcalan’ın açıklamalarının ardından çok konuşuldu, “Yok öyle demek istemiyordur” denildi, çok düşündürdü. Hatta Öcalan’ın isteğiyle düzenlenen Barış ve Demokrasi Konferansları’nın Avrupa ayağında Ermeni Demokratlar Derneği tarafından da eleştirildi bu sözleri.
Konu bu kadar uzayınca biz Ermenilerin bile kafası karıştı.
Bese Hozat // (paralel) devletten bahsederken biz Türkiyeli Ermenileri, yavaş yavaş kendini ifade edebildiği bir siyasi zemin üzerinden mi topun ucuna koyuyor.
Yoksa benim bu kadar gezip dolaşıp bulamadığım şu korkutucu “ordusu olmayan” güç diasporadan mı bahsediyor?
İkisi de bir açıklamaya malzeme olacak kadar küçük.
Ama anlaşılır.
Abdullah Öcalan’la yapılan görüşmenin sızan tutanaklarından sonra Ermenilerle ilgili söylediklerini toparlamaya çalışan kürt siyasetçiler şimdi Hozat’ın açıklamalarını nasıl toparlayacak merakla bekliyorum.
Parti ve danışma meclislerinde Ermenilerin de olduğu Halkların Demokratik Partisi eşbaşkanlarının imzalarıyla bu konuda bir ‘kınama’ olmasa da , eleştirel bir açıklama yayınladı bile…
Ancak benim merakımı tüm bunlar gidermedi.
Sarıldım telefona şu bahsedilen Ermeni lobilerini aramaya başladım…
Çoğu kendine lobi bile demiyor.
Biz bile telefonda konuşurken konuya gülmeden yaklaşamıyoruz.
Fransa’da, Marsilya’da 17 yaşından bu yana aktif siyaset içerisinde yer alan arkadaşım Garo Yalıç “Lobi derken neyin kast edildiğine göre cevap değişir” diyor ve ekliyor:
“Uzun zamandır Ermeni Soykırımının tanınması için talepte bulunmak, kendi kültürü kaybolmasın diye çalışmalar yürütmek, dernekler kurmak lobicilik ise sanırım ben de içindeyim”.
O zaman doğru adresteyim…
Devam ediyoruz:
“Türkiye’nin dışişleri bakanının son dönemde yaptığı açıklamalar bana bu konuda değişiklikler olduğunu gösteriyor. O yüzden memnuniyet verici. Gülen Cemaati ve Türkiye’deki gelişmeleri takip ediyoruz. Bu açıklamalar o süreçle konuların ilgilendirilmesi için yapılmış gibi duruyor. Kürtler arasında da böyle açıklamalar var zaten. Ancak iki tarafta da uçlar var. Bu açıklamalar uçlardakilerin yapacağı açıklamalardır.”
Garo’nun yaşadığı Fransa’da Marsilya kentinin %10’luk bir Ermeni nüfusu var. Bu da büyük bir oy oranı demek. 2009’da Fransa’daki “Türk sezonu” Karadeniz’den Marsilya limanına gönderilen bir gemiyle kutlanmak istenmiş ancak meşhur “Ermeni lobimiz” izin vermedi diye haberler yapılmıştı.
Ben yine telefona sarılıp bu kez başka bir ağabeyimizi aramıştım. Ermeni milliyetçilerinden. “Yok olum biz evdeyiz” demişti. Sonra ortaya çıkmıştı ki birkaç kişi meşhur Fransız milliyetçi parti Front National’ın gazına gelip gitmişler protestoya.
Neyse devam edelim;
Suriye’den kaçmak zorunda kalan bir arkadaşımı aradım.
“Siz misiniz?”
Yine gülerek cevapları;
“Aris, olsa olsa sensindir bu lobi ve paralel devlet”
Kapadım bu kez Avrupa’nın merkezi Brüksel’den AGBU (Ermeni Yardımseverler Birliği) yöneticilerinden birini aradım, Nicolas Tavitian.
24 Nisan 2013’te İstanbul’daydı.
AGBU hem kurumsal olarak yıllardır Ermeni soykırımının tanınması için çaba gösteren hem de dernek olarak diasporada en faal kurumlardan biri.
Nicolas diyor ki; “Ben Kürt politikacılardan hep dostane açıklamaların gelmesine alışığım. Bu hayal kırıcı bir gelişme oldu. Sanırım sayın Hozat, Türkiye’nin geçtiğimiz yüzyılda bu söylemlerle ürettiği politikacıların görüşlerinin kalıntılarından ilham almış. Bu politikacılar sorumsuzca ülkenin problemleri için, en güçsüz kesim olan azınlıkları hedef almışlardı. Dünyanın gidişhatına ayak uyduramamış ve kendi sorunlarını çözmeyi reddetmiş kişilerdi”
Bu da kesmedi Amerika kıtasına geçtim. Hayrenik Derneği’nin yayın organı Armenia Weekly Dergisi’nin genel yayın yönetmeni Khatchig Mouradian’a sordum. Haklı olarak röportajın tamamını İngilzice okumadan bir yorum yapmaının yanlış olacağını söyledi. Ancak şu cümlesi bile yeterli: “Lobileri suçlamak son dönemde moda oldu. Anlaşılan Öcalan’ın bu konudaki açıklamaları, başkalarını da aynı şekilde konuşmak için teşvik etmiş”
Bunca görüşmenin ardından, benim anladığım lobi ve paralel devlet sözlerinde kast edilenin biz Türkiyeli Ermeniler olduğu…
Lobiciliğin yasak olduğu memlekette diaspora ile barışılmış şimdi tüfeğin ucunda bizler varız.
Tamam tamam açıklıyorum…
Türkiye’deki o lobici benim :))))
Yerseniz.
Kaynak: t24.com.tr