Türkiye’nin uzun süredir cihatçılarla işbirliği içerisinde olduğunu belirten Doğu ve Kafkas Uzmanı Alin Ozinian, “Ekonomi kötü, Erdoğan ihaleyi Aliyev’e transfer etti. Bu şekilde savaşçılarına ekonomik kaynak buldu” dedi. Azerbaycan ve Ermenistan arasında Dağlık Karabağ bölgesinde 27 Eylül’de başlayan çatışmalar devam ederken, Azerbaycan’a tam desteğini açıklayan Türkiye’nin bölgeye “cihatçı silahlı grupları” taşıdığına ilişkin tartışmalar da gündemde. En son Dağlık Karabağ Devlet Başkanı’nın Dış İlişkiler Danışmanı David Babayan, Türkiye’nin savaşı körüklediğini ifade ederek, Suriye’den taşınan silahlı gruplarla ilgili ellerinde delillerin olduğunu belirtti.
Karabağ’ın 1990-1994 yılları arasında Sovyetler Birliği’nden ayrıldıktan sonra bölgede yaşayan Ermeni halkının “kendi kaderini tayin etme hakkını” kullanarak bağımsızlık mücadelesi verdiğini anlatan Ozinian, “Ermenistan halkı Azerbaycan bünyesinde değil, özerk bir cumhuriyet olmak istedi. Bu Azerbaycan tarafından kabul edilmedi. Dört yıl boyunca savaş yaşandı ve 1994 yılında bir ateşkes anlaşması imzalandı” dedi.
İKİNCİ KARABAĞ SAVAŞI
İmzalanan ateşkes anlaşmasından bu yana Dağlık Karabağ bölgesini Ermenistan da dahil olmak üzere uluslararası platformda tanıyan hiçbir ülkenin olmadığını belirten Ozinian, “30 yıllık ateşkes boyunca da Azerbaycan bu durumla barışamadı ve ihlaller yaptı. 2016 yılında yine önemli bir ateşkes ihlali yapıldı. İnsani kayıplar verilen dört günlük savaş yaşandı. Şuan geldiğimiz nokta 30 yıl boyunca karşılaştığımız ateşkes ihlallerine benzemiyor, bu yeni bir savaş. Buna 1994’ün devamı, ikinci Karabağ savaşı diyebiliriz” diye belirtti.
Ermeni halkının Dağlık Karabağ’da kalmak ve bağımsız olmak istediğine vurgu yapan Ozinian, Azerbaycan tarafının da bölgeyi kendi toprağı olarak gördüğünü söyledi. Ozinian, “Bunun bir işgal olduğunu söylüyor ve o toprakları geri almak istiyor. Böyle bir yüzde yüz uyuşmazlık hali var. Hiçbir ortak payda yok. Bu nedenle çatışma devam ediyor” diye konuştu.
MASADAKİ TEK TEKLİF
Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Fransa ve Rusya’nın başını çektiği, Türkiye’nin de üye olduğu Minks Grubu’nun Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından söz konusu sorunun barışçıl yollarla çözülmesi için kurulduğunu hatırlatan Ozinian, “Bu arabulucu grup yıllardır bir çözüm bulunması için çalışıyor ama pek başarılı olduğunu söylemek güç. Diğer yandan Karabağ Cumhuriyeti tarafından ortaya atılmış çok da resmi olmayan bir teklif var. Karabağ dışında, Karabağ yüzölçümünden daha büyük 7 rayon denilen bir bölge var. Burada yaşayanlar yok bir güvenlik bölgesi. Karabağ Cumhuriyeti tanınırsa, 7 rayon Azerbaycan’a verilecek. Masadaki tek teklif diyebiliriz. Diğer konuşulan şeyler tamamen iki uç. Ama bir ateşkes mutlaka olacaktır. Çünkü bunun bu hacimle, yoğunlukla sürmesi mümkün değil. Ama tabi bu ateşkes bir barış ya da uzlaşma anlamı taşımayacaktır, eğer çok değişik bir gelişme olmazsa” dedi.
SAVAŞ ÇIĞIRTKANLIĞI
Ozinian, Türkiye’nin dahil olma durumunu ise şöyle değerlendirdi: “Rusya başta olmak üzere bölgede önemli rol oynayan ülkelerin hoşuna gitmeyecektir. Türkiye’nin son dönemdeki dış politikasını ele alacak olursak, bu sadece Ermenistan özelinde bir düşmanlık ya da dış politikada bir saldırganlık değil. Suriye olsun, Libya olsun, Doğu Akdeniz olsun, Türkiye’nin artık dış politikada saldırgan bir tavrı var. Her konuya müdahil olmak istiyor, hak iddia ediyor. Ermenistan da bunun bir devamı oldu. 30 sene boyunca Türkiye her zaman taraf oldu ama bu denli bir savaş çığırtkanlığı yapmamıştır. Bir de paralı askerlerin, cihatçıların Azerbaycan’a gelme haberleri var artık bu kanıtlandı. Şuan Türkiye uluslararası kamuoyunda en çok tepkiyi bu konu üzerinden çekiyor. Çünkü düzenli bir ordu ile başka bir ülke ordusunu desteklemenin başka bir anlamı var. Ama tüm dünyanın korktuğu, yaka silktiği, panik halinde olduğu cihatçılarla ortaklaşa bir şeyler yapmak… Bugün dünyayı çok çok korkutuyor. Böyle bir durumda bu cihatçıları Kafkaslara sokmak dünya açısından çok tehlikeli gözüküyor. Hatta Türkiye’nin artık kırmızıçizgiyi bununla aştığı düşünülüyor. Bundan NATO da ABD de memnun değil.”
SALDIRGANLIK HALİ
Türkiye’nin paralı asker kullanmasının bir dış politika haline geldiğini belirten Ozinian, “Türkiye, siyasi olarak da ekonomik olarak da çok kötü durumda. Bunu örtmek için dış siyasete sarılıyor. Dış siyaset diyoruz ama bunun adı savaş çıkarmak. Bölgeyi birbirine katmak, kaos yaratmak. Ama dikkat ettiyseniz bu savaşın dördüncü gününde tekrar Rojava konusu gündeme geldi. Yani orası olmazsa orası, devamlı bir saldırganlık hali var. Türkiye, bütün bu yaptıklarını ‘dünya Türkün gücünü görecek’ şeklinde yorumlatmaya çalışıyor. Ama burada görünen iç siyasetin gölgelenmesi, dikkatin tamamen dışarıya çevrilmesi. İkinci olarak Türkiye uzun süredir bu paralı askerlerle, cihatçılarla bir iş birliği içerisinde. Ekonomik durumunu da biliyoruz. Gittikçe kötüleşiyor ve sıcak para yok. Şuan anladığımız kadarıyla işbirliği yapılan askerlerin belli bir kısmının parasını İlham Aliyev veriyor. Erdoğan ihaleyi Aliyev’e transfer etti. Bu şekilde belki de biraz savaşçılarına ekonomik kaynak buldu diyebiliriz. Türkiye artık uluslararası kamuoyunun kendisi hakkında ne düşündüğüne aldırmıyor. Ama bu sefer Azerbaycan’a da kendisiyle birlikte zarar verdi” şeklinde konuştu.
‘DEVAM EDEN SOYKIRIM’
Ermenistan halkının, yaşanan savaşa ve Türkiye’nin müdahalesine dair düşüncelerini ise Ozinian, şöyle tarifledi: “Bu halkın yüz yıl önce yaşadığı çok büyük bir soykırım var. Hala kabullenmemiş, hala özürü, bedeli ödenmemiş ve inkarla devam edilen bir soykırım. Yani karşımızdakinin acılarını anlamadığımız zaman siz her gün aynı şeyi baştan yapmış olursunuz. Şimdi tekrar savaş açtığınız, savaş açan ülkenin yanında durduğunuz zaman o bütün soykırım anıları hortluyor, ‘zaten biz yok edilmek istenmiştik, bizi tekrar yok etmeye çalışıyorlar’ fikri hortluyor. Bu milliyetçilik midir, kendini koruma refleksi midir, var olma isteği, teslim olmama durumu mudur tartışılır. Ama ‘bizi bu sefer de yok edemeyecekler, biz var olmaya devam edeceğiz’ fikrini milliyetçilik olarak görüyorsak, belki de evet, Ermenistan’da da milliyetçilik yükseliyor. Ama farklı nüanslar var. Bir taraf toprak kazanmak istiyor, bir taraf köyünü, evini teslim vermemek istiyor ve bir varoluş savaşı veriyor.”
MA / Zemo Ağgöz
Kaynak: mezopotamyaajansi.com