Ermeni Soykırımı’nın 104. yıl dönümünde kurulan Şehit Nubar Ozanyan Taburu, Rojava Devrimi ve savunmasının aktif bir bileşeni. Tabur komutanlarından Nubar Melkonyan, Kürt-Ermeni halkının geçmişte yaşadığı kardeşliği ve dostluğu yürüten ve büyüten bir adım olduğuna işaret ederek, “Bu, aslında dünyanın dört bir tarafına yayılmış Kürtlere ve Ermenilere de bir mesajdır; bizim kurtuluşumuz ve özgürlüğümüz birliktedir” dedi.
Tabur komutanlarından Nubar Melkonyan, taburun bir yıllık faaliyetleri, yeni soykırım girişimleri ile taburun geleceğe ilişkin planları hakkında ANF’nin sorularını yanıtladı.
Ermeni halkı Rojava Devrimi içerisinde kendini buldu mu, Suriye’nin ilk Ermeni taburu bu devrimde nasıl yerini aldı?
Rojava Devrimi, salt bir kadın ve Kürt devrimi değil, bir o kadar bu topraklarda yaşayan ezilen mazlum halkların devrimidir. Biz bunu böyle görüyoruz. Ayrıca bu devrimin sahipleri sadece bu topraklarda yaşayanlarla sınırlı değildir. Kürt Özgürlük Hareketi öncülüğünde gelişen Rojava Devrimi’yle nasıl kendini özgür hissetmeyen Arap halkı katıldıysa Süryani, Asuri ve Ermeni halkları da bu devrimde kendisini buldu. Dolayısıyla bu devrim, Rojava’da kaybolmuş, nar taneleri gibi dağılmış, parçalanmış, kimliğini yitirmiş, küller altında kalmış kendini arayan halkları da uyandırdı. Özellikle Müslümanlaştırılmış Ermeni halkının uyanışında büyük rol oynadı.
Özellikle Türkiye’de aşağılanan, horlanan küfür olarak algılanan Ermenilik burada bir onur ve irade olmuştur. Yeniden bir kimlik kazanmıştır. Bu tamamen Rojava Devrimi sayesinde olmuştur. Bu nedenle biz herkesten daha önce daha çok Rojava Devrimi’ni savunmalıyız. Rojava Devrimi’ni savunarak, kendi kimliğimizi ve kökümüzü savunmuş oluyoruz.
Bu devrimde ne kadar ezilenler yer aldıysa Ermeni halkının devrimcileri de yer aldı, şehitler verdi. Bunlardan biri de Nubar Ozanyan yoldaşımızdır. Nubar Ozanyan yoldaş buradaki bütün hamlelerde öncülük yapmıştır, çok sayıda arkadaşı eğitmiştir. Bizzat direnişin içerisinde yer alarak çetelere karşı savaşmıştır. Cephede komutan ilkesiyle hareket etmiştir. Dolayısıyla bu devrim onun öncülüğünde Ermeni halkının da katılımını sağladı.
Bir yıl içerisinde neler yaptınız, kendinizi nasıl örgütlediniz?
Bir yıl içerisinde özellikle kaybolmuş Ermenilere, kendi köklerine, tarihlerine ait kimliği kazandırmaya çalıştık. Bu kolay olmadı. Buraya gelen her Ermeni arkadaş, bir biçimiyle asimile olmuştu, gerçek kimliğini yitirmişti. Arkadaşlar buraya geldiklerinde ‘Sadece biz Ermeni olduğumuzu zannediyorduk’ diyordu. Gördüler ki onlar dışında da bir Ermeni gücü var. Bu onlara bir güç, kararlılık verdi. Biz onlara bu kimliği kazandırırken aynı zamanda ikinci bir soykırıma maruz kalmaması için savunmamız ve mutlaka bu cephede yer almamız gerektiğini gösterdik, öğrettik. Arkadaşlar bu yönde adımlar attı. Sadece kendi tarihimizi, dilimizi korumak, tarihimize geri dönmek, sahip çıkmak değil; bu topraklara da sahip çıkılması gerektiğini gösterdik.
Tabur kendini hem askeri olarak eğitti hem de Serêkaniyê ve Til Temir cephesinde yerini aldı. Halen de bu özgür toprakları savunmak için cephede yer alıyor.
Bununla birlikte bizim kaybolmuş bir dilimiz, kültürümüz var. Taburda askeri eğitim kadar, Ermenice dil eğitimi, soykırım tarihi, kendi dilini kültürünü yaşatma gibi eğitim çabalar vardır. Bu halen de devam ediyor. Dolayısıyla biz bu devrimi nasıl uluslararası ölçekte sahiplenmesi olmuşsa Ermeni halkı üzerinde de bir sahiplenme oldu. Yani Kürt-Ermeni halkının geçmişte yaşadığı kardeşliği ve dostluğu yürüten ve büyüten bir adımdır. Bu, aslında dünyanın dört bir tarafına yayılmış Kürtlere ve Ermenilere de bir mesajdır. Bizim kurtuluşumuz ve özgürlüğümüz birliktedir. Burası da bu gerçeklikte bunun ispatıdır. Bunun daha da devam etmesini ve büyümesini istiyoruz.
Taburunuza nerelerden katılımlar oldu, Suriye dışında taburunuza katılanlar oldu mu?
Hesêkê, Serêkaniyê, Tİl Temir ve Çiyaye Ebduleziz ve çevre bölgelerden taburumuza katılanlar oldu. Yine Ermenistan’dan gelenler oldu. Daha da gelmek isteyenler var. Bölgeden katılımların artması Halep, Lübnan, Beyrut, Ermenistan ve Avrupa’da da büyük yankı buldu. Çünkü tarihte ilk kez Ermenistan toprakları dışında Ermeni halkı kendi özgür iradesiyle özgürlüğü için bir irade ortaya koydu. Bu çok anlamlı ve değerlidir. Böylesi düzey, ilişki ve demokrasinin hiçbir ülkede olmadığını söyleyebiliriz. Bu yüzden biz bu devrimi herkesten daha fazla sahiplendik, daha çok savunduk ve savunacağız. Bu ilhamla tabur kendini daha fazla örgütlemeye başladı.
Özellikle Halep, İngiltere, Fransa ve Amerika’dan katılmak isteyenler var. Koronavirüs salgını nedeniyle durdurduk. Ermeni diasporasından da buraya katılmak isteyenlerin olduğunu bizlere bildirdiler. Salgın ortadan kalktığı zaman bu bölgelerden de katılımın olacağı bir gerçek. Gelme talepleri var, biz bekliyoruz.
Tüm dünya salgından korunmaya çalışırken Türk devleti bölgeye dönük saldırılarını sürdürüyor. Taburunuz da cephe hattında yerini alıyor. Saldırıların sürmesi ne anlama geliyor?
Türk ulus devleti, Kürtleri ve Ermenileri katletme, imha etme konsepti üzerine kuruldu. Böyle bir ulus devlet oluşumuna gitti. Bu oluşuma gidilirken kimsenin düşünemediği vahşet düşünüldü. I. Dünya Savaşı’nda akıllara gelmeyen, hesaplanmayan bir şey planlandı. Herkesin dikkatleri savaş üzerineyken bu Osmanlı artıkları olan Jön Türkler, İttihat-ı Terakki Partisi, muazzam bir devlet, soykırım aklıyla bunu planladı. Bu soykırım aklı bugüne kadar da devam ediyor. Devlet aklı, şimdiye kadar halklara soykırım dışında bir şey vermedi.
Bütün dünya devletleri, salgına karşı kendi halkını korumaya dönük planlar ve çalışmalar yaparken Türk devleti bu durumu fırsat bildi. I. Dünya Savaşı’nda nasıl Ermenileri yok ettilerse bugün de Kürtleri yok etmek istiyorlar. Çok alçakça, ahlaksızca barış elini uzatmak isteyen, barış içerisinde yaşamayan isteyen bir halka imhayla, inkarla zorbalıkla yöneliyor.
Salgınla mücadele etmekle meşgul olması gereken bir devletin, halkın özgür iradesiyle seçilen belediyeleri gasp edeceği, kayyum atacağı kimin aklına geliyor. Tüm işi ve yoğunlaşması Kürt soykırımı üzerinedir. Bunu görmemiz, bilmemiz gerekiyor. Talat Paşa döneminde de dünya savaşla uğraşırken bunlar bir mazlum halkı yok etmeyi, tarihten silmeyi soykırımı planladı. Tamamen tarihte yaşananlar tekrarlanıyor. Tarih zaman aktörlerin değişmesine rağmen geçmişte yaşananlar yineliyor. Aynı zihniyet ve inkar-imha politikası devam ediyor. Talat Paşa ne ise bugün Erdoğan da o dur.
Serêkaniyê’nin işgal edilmesiyle Ermeni halkı da yeniden göç yollarına düştü. Türk devletinin mevcut faaliyetleri 1915’teki Ermeni Soykırımı’nın bir devamı mıdır?
1915’te halkımıza dönük yapılanların, bugün bölge halklarının tamamına yapılmak istendiği bir gerçektir. Dün halkımız örgütsüzdü, sahipsizdi, silahsızdı özgür bir iradesi yoktu. Kendisiyle birlikte direnecek kardeş halkları yoktu. Ancak bugün durum değişmiştir. Bugün, dün değildir. Dün çok daha dezavantajlara sahipti. Dün I. Dünya Savaşı’nda herkes birbiriyle boğaz dalaşına girerken Türk devleti Ermeni, Süryani Asuri, Êzidî, Keldani halklarının örgütsüzlüğünü fırsat bilerek bu coğrafyada bir soykırıma girişti. Bugün öyle değil artık. Bugün halkın, bu toprakların özgür iradesini temsil eden güçler vardır. Özgürlük iradesini sahiplenen bir anlayış ve irade vardır. Dolayısıyla bugün daha çok avantajlıyız. Dün yaşadıklarımız gibi elimiz kolumuz bağlı sahipsiz değiliz. Bizim de dostlarımız, yanı başımızda soykırıma uğramış katliamlar sürgünler yaşamış halklar (Kürt, Süryani, Asuri, Keldani) vardır. Bir daha buna müsaade etmeyeceğiz. Bugün daha avantajlıyız. Bugün en azından bilinçli bir özgürlük hareketi vardır. Bunlarla birlikte direnişi büyüterek devam ettireceğiz.
Ermeni Soykırımı’nın üzerinden 105 yıl geçmesine rağmen uluslararası alanda tanınmaması neyi gösteriyor. Beklentileriniz nelerdir?
Beklentimiz esas olarak demokrasi güçlerindendir. Dünyada özgürlük arayan halklardan beklentimiz vardır. Bunu gerçekleştirecek olan onlardır. Yoksa ABD’nin 104 yıl sonra Ermeni Soykırımı’nı tanıması umurumuzda değil. Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’de katliamlar yapılırken, işgaller gerçekleştirilirken neredeydiler? Dolayısıyla 104 yıldır acımız derin kanarken bu kanayan yaraya sadece gülümseyen bir bakış atmışlardır yani.
Bizim beklentilerimiz dünya halklarındandır. Özgürlüğü ve demokrasiyi arayan halklardandır.
Neler yapmayı planlıyorsunuz?
Taburumuzu daha büyük bir tugaya çevirmek istiyoruz. Suriye kentlerinden, Lübnan’dan, Ermenistan’dan, Kürdistan’dan, Avrupa’dan katılmak isteyenler vardır. Taburumuzun mevcut sayısı kadar katılmak isteyenler var. Büyük katılım potansiyeli var. Bununla birlikte Ermeni halkının bir meclisle kendini örgütleme çalışması vardır. Sanırım bu iki çalışma artık Ermenilerinde kendi ülkeleri (Ermenistan) dışında örgütlendiği özgür bir toprak olacaktır. Burada bunu anlatmaya çalışıyoruz. Bunu daha büyütmek çabamız vardır. Kaybolmuş halkımıza kendi dilimizi, kültürümüze kavratma çabamız vardır.
Biz bu topraklar başta olmak üzere başka topraklarda özgürlük arayan halkların yanındayız. Nasıl Rojava Devrimi bize kapılarını açtıysa bize bu olanakları sunduysa biz bunun başta şehitlerine büyük minnet duyuyoruz. Bu topraklarda şehit düşen binlerce fedainin mücadeleleri sayesinde bu topraklarda bu olanaklarda yaşıyoruz. Onlar olmasalardı bırakın bu topraklarda örgütlenmeyi, ismimizi bile söylemekten çekinirdik. Daha fazla kaybolup yok olacaktık. Bir dahaki yılda daha fazla güçlü katılmak, daha fazla irade ortaya koymak, daha fazla bu özgür toprakları savunmak istiyoruz. Bunları amaçlıyoruz ve bunları başaracağız.
Kaynak: anfturkce.com