Hayko Bağdat: Bese Hozat’a

Sayın KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Bese Hozat. Paris Katliamı’nın birinci yıldönümü vesilesiyle Fırat Haber Ajansı’na verdiğiniz mülakatı okudum. Özellikle ilgimi çeken bölümünü okuyucularla da paylaşmak isterim.

“Türkiye’de resmi devletin dışında bir de oluşan paralel devletler vardır. Mesela F. Gülen cemaati paralel bir devlettir. İsrail lobisi, yine milliyetçi Ermeni ve Rum lobileri paralel birer devlettir. Paralel devletlerin birbiriyle ortaklaştığı ciddi bir çıkar ilişkisi vardır. Paralel devletlerin resmi bir hukukları, anayasaları yoktur. Görünürde resmiyete kavuşmuş bir orduları da yoktur ama resmi olandan daha güçlü ve örgütlü bir güce sahiptirler. Özel Harp Dairesi ve JİTEM gibi güçler paralel devletin vurucu güçleridir, şimdi buna resmi kimlikli emniyet, polis ve yargı güçleri de eklenmiştir. Bunların bağlı kaldıkları hiçbir hukuk ve kural yoktur. Tüm savaş kurallarını kendileri belirleyip uyguluyorlar, kimseye de bir hesap vermiyorlar. Paralel devletin korkunçluğu esas burada ortaya çıkıyor. Paralel devlet Gladyo devletidir, NATO destekli cemaatin ve lobilerin illegal devlet örgütlenmesidir. Asıl amacı, Türkiye’nin demokratikleşmesini engellemektir.”

Bu beyanlarınızın daha iyi anlaşılmaya muhtaç olduğunu düşünüyorum.

Daha önce Sayın Abdullah Öcalan’ın da benzer bir söylemde bulunduğunu, gelen tepkilerin kendisine iletilmesi sonrası yanlış anlaşıldığını ifade ederek yeni açıklamalarla konuyu açıklığa kavuşturmak istediğini biliyoruz.

Kürt hareketinin ikinci kez üst düzey temsiliyetlerle mevzubahis ettiği, Türkiye’nin demokratikleşmesi önünde engel teşkil ettiği iddia edilen Ermeniler ve Rumlar kimlerdir?

Türkiye’de yaşayan 60.000 Ermeni, 20.000 Yahudi, 1.500 Rum, vatandaş kalabilmiştir.

Bahsettiğiniz gibi ülkede “paralel bir devlet yapısı” mevcut ise ülkede yaşayan azınlık yurttaşlardan bir kısmı bu yapılanmanın içinde yer almakta mıdır?

Bu Ermeni, Rum ve Yahudi yurttaşların “Özel Harp Dairesi ve JİTEM” gibi adları cinayetlerle anılan yapılarda faal olduklarını düşünüyor musunuz?

Bahsettiğiniz kesimler, soykırım yaşamış, vatanından kovulmuş ve başka ülkelerde hayata tutunmaya çalışan diaspora Ermenileri dediğimiz akrabalarımız mıdır?

Eğer öyle ise bu “milliyetçi Ermeni ve Rum lobileri” Türkiye’de hepimizin büyük bir umut ile desteklediği Barış Süreci’ne somut olarak ne gibi zararlar vermektedir?

Türkiye’deki inkârcı ve faşizan geleneğin Ermeni, Rum ve Yahudi halklarını şeytanlaştırmak için kullandığı bu argümanları tekrar etmenin, hepimizin üstüne kâbus gibi çöken ve hayatlarımızı çekilmez hâle getiren ırkçılığa ve ırkçılara malzeme verebileceğini hesap etmiyor musunuz?

Devletin yıllar boyunca, bahsettiğiniz “milliyetçi Ermeni” kesimleri, “PKK’yi kuran, yöneten ve sünnetsiz gerillalar ile silahlı unsurlarını oluşturanlar” olarak tariflediğini anımsamıyor musunuz?

Halkların Demokratik Partisi’nin özellikle batıda oluşturduğu söylem ile tüm kimliklerin ortaklaşa mücadele ederek seçimlere hazırlandığı bir dönemde bu beyanlarınızın yarattığı moral bozukluğunu farketmiyor musunuz?

Açıklamalarınızı okuyan herhangi bir Ermeni’nin, Rum’un veya Yahudi’nin incinebileceğini ve özellikle HDP içinde pek çok azınlık mensubunun siyaset yaptığını bilmiyor musunuz?

Memleketinden bir şekilde gönderilmiş olan Kürt, Türk, Alevi, Ermeni, Rum vatandaşların yaşadıkları ülkelerdeki örgütlenmelerini “memleket düşmanı faaliyetler” olarak çağrıştırmanın sakıncalarını hep beraber yaşamadık mı?

Başına “milliyetçi” sonuna “lobi” koysanız bile Ermeni ve Rum halklarının adlarını anarken egemen anlayışın çağrıştırdığı düşmanlaştıran algıya teslim olmuş sayılmıyor musunuz?

Türkiye’deki Hıristiyanların yaşadıkları korkunç tarih hakkında Öcalan’ın şimdiye kadar yazdıklarını, KCK’nin meselelere genel bakışını, Ahmet Türk’ün dilediği özrü biliyorum.

Cevap vermek isterseniz, asıl merak ettiğim bu son beyanlarınızdır.

Saygılarımla.

Kaynak: Taraf