100. yıla 1 kala, bir kez daha 24 Nisan’da Ermeni Soykırımı’nı anacağız.
Çok geç kaldık bu anmalara…
Bu kadar geç kaldığımız için, Soykırım suçundan, hepimizin pay sahibi olduğunu düşünüyorum.
İttihatçı zihniyet, coğrafyamızda yaşayan tüm siyaset tarzlarını, tüm kimlikleri, öylesine etkilemiş, öylesine hapsetmiş ki, düşünme gücümüzü de teslim almış adeta!
Birinci ve en büyük yanlış, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşunun, “bir kopuş ya da devrim” olduğuna inanılması olmuş. Büyük bir çoğunluk bu yalana inanmış. Oysaki 1915 Ermeni Soykırımı’nı gerçekleştiren ittihatçı zihniyetle, TC devletini kuran zihniyet arasında hiçbir fark yok.
Açıkça, TC devletinin kuruluşu, Soykırımcı zihniyetin, yeni bir isim altında devamından başka bir şey değildir.
Resmi ideoloji, sadece devleti oluşturmakla kalmamıştır; kendisini sağda ya da solda tanımlayan tüm siyasi anlayışları da, biçimlemiştir. Herkesi egemenine benzetmiştir. Sevgili Recep Maraşlı’nın, 1915 Soykırımını temel alan kitabında, Türkiye solunun 1915 Soykırımı’na yaklaşımını araştırması, son derece önemli sonuçlar ortaya koymuştur. İstisnalar kaideyi bozmaz. Bu nedenle, şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki; Türkiye solu, 1915 Soykırımı’na daima, ‘emperyalizmin bir oyunu’ şeklinde yaklaşmıştır. Sol örgütlerin siyasi savunmalarına baktığımızda, şu cümlelere rastlıyoruz; ‘…Anadolu’nun işgal edilmesine, Ermenilerin emperyalistlerle olan işbirliği neden olmuştur…’
Bugünde varlığını devam ettiren bir sol örgütün bu yaklaşımı ile ittihatçı devlet bakışı arasında ne fark var, soruyorum?
Bizim, 1915 Soykırımı’yla yüzleşebilmemiz için, öncellikle kendimizle yüzleşmemiz gerekiyor. Hala görüyoruz ki, bu büyük suçu tanımlama sıkıntıları çekiliyor. Soykırım demeye bil, bazılarının dili varmıyor.
Oysa hatırlayalım;
Kendisi de Soykırım mağduru bir halkın çocuğu olan Polonyalı Yahudi Lemkin, Soykırımı Önleme Sözleşmesi’ni hazırlarken, 1915 Ermeni Soykırımı’nı temel almıştır.
Türkiye’nin de altına imza attığı Uluslararası Soykırımı Önleme Sözleşmesi 5 maddeden oluşur. Eğer olayda, bu maddelerde sözü edilenlerden bir tanesi bile gerçekleştiyse, o olay Soykırımdır.
Bu maddeleri hatırlayalım;
-Ulusal ve dinsel bir grubun topluca öldürülmesi,
-Ciddi bedensel ve zihinsel zarar verilmesi,
-Fiziksel varlığının ve yaşam şartlarının ortadan kaldırılması,
-Doğumları engellemek için tedbirlerin alınması ve çocukların zorla başka bir gruba nakledilmesi.
Hiç yüksek siyaset yapmaya gerek yok; Soykırım mağdurlarının anılarını okumak yeterli.
1915, soykırımdır!
Ona başka adlar bulmaya çalışmak ise bu zihniyete ortak olmaktan başka hiçbir anlama gelmez. Evet, 100. yıla 1 kaldı
Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetenler ve birçok siyasi çevre, 1915 üzerine reddiye politikaları yapmaya devam ediyorlar.
Ancak, çok az kaldı artık!
Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir gün, geçmişten bu güne işlediği büyük suçlarla yüzleşmeye başlayacak.
Ve yüzleşmenin en anlamlı olanı da, Ermeni ve diğer Hıristiyan halklarla olan yüzleşmesi olacak.
Kaynak: Özgür Gündem