KCK, BDP, DTK, HDK ve İHD, Türk devletini İttihat ve Terakki hükümetinin işlediği insanlık suçlarıyla yüzleşmeye ve büyük acılar yaşayan Ermeni halkından özür dilemeye çağırdı.
Kürtler ile Ermenilerin kaderinin ortak olduğunu vurgulayan KCK, “Katliamların ve soykırımların önüne geçmenin ve her türden aldatıcı, oyalayıcı politikaların boşa çıkartmanın tek yolu ortak örgütlü mücadele ile Türkiye’yi demokratikleştirip demokratik ulus gerçeğini yaratmaktır” dedi.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı Ermeni soykırımının yıldönümü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı. Soykırım kurbanlarını anan KCK, 1915’te yaşananların 100 yıllık soykırım tarihinin de başlangıcı olduğuna vurgu yaptı. KCK açıklamasında, “Dünyanın 20. yüzyılın başlarında şiddetli bir paylaşım savaşı içinde ciddi acılar çektiği bir ortamda Osmanlı’nın İttihat Terakki hükümeti de dumanlı havayı seven kurtlar gibi Ermeni halkına karşı soykırım başlatma kararını 24 Nisan 1915 günü uygulamaya koydu. 20. yüzyılın temel uygarlık hastalığı olan milliyetçilik bayrağı altında gerçekleştirilen bu uygulama ile hasta adam olan Osmanlı’dan bir ulus-devlet yaratarak varlığını korumak isteyen soykırımcı İttihat Terakki hükümeti, tek dil, tek millet, tek devlet, tek vatan sloganlarının gerçekleştirilmesi için bugüne kadar gelen 100 yıllık soykırımlar tarihinin de startını verdi” dedi.
Kürtlere karşı da uyguladı
Soykırımın aynı zamanda Türkiye ve Kürdistan’da yaşanacak olanların da habercisi olduğunu kaydeden KCK,açıklamasını şöyle sürdürdü: “Ermenilere karşı uygulamada başarılı olan soykırımın sonucunun aynısını almak isteyen Türkiye Cumhuriyeti de 1924-25 yıllarından itibaren Kürtlere karşı etnik, sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik soykırımların hepsini bugüne kadar uyguladı. AKP Hükümeti eliyle de en sinsi bir şekilde uygulamaya devam etmektedir. Bu anlamda AKP Hükümeti farklı söylemlerde bulunsa da dün Ermeni halkına yönelik soykırımı gerçekleştiren İttihatçı Enver ve Talat Paşaların yaptıklarını yeni koşullarda farklı yol-yöntemlerle Kürtlere karşı uygulamaya çalışmaktadır.”
Erdoğan samimiyetten uzak
Türk Başbakan Recep T. Erdoğan’ın önceki gün yayımladığı taziye mesajına ilişkin “samimiyetten uzak bir aldatmacadan başka bir anlam ifade etmemekte” değerlendirmesinde bulunan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, “Kürtlere karşı yürütülen soykırımdan vazgeçtiğini ortaya koyan hiçbir ciddi adım atmayan bir hükümetin ve devletin resmi düzeyde dile getirdiği şeylerin bir aldatmaca olup olmadığının anlaşılması için güncel politika ve uygulamalara bakmak yeterlidir” dedi.
Demokratik ulus şemsiyesi
KCK açıklamasında devamla şöyle denildi: “1915 tehcirinde Ermeni halkından insanlardan bazılarının katledilirken bazı Kürtlere ‘biz kahvaltılığız, siz de öğlen yemeği olacaksınız’ biçimindeki söylemleri İttihat Terakki’nin kanla beslenen yanını ortaya koyarken Kürtlerle Ermenilerin kaderlerinin ne kadar ortak olduğunu da gözler önüne sermektedir. O nedenle tüm topluluk ve halkları demokratik ulus şemsiyesi altında ortak vatanda buluşmaya çağırıyoruz. Katliamların ve soykırımların önüne geçmenin ve her türden aldatıcı, oyalayıcı politikaların boşa çıkartmanın tek yolunun ortak örgütlü mücadele ile Türkiye’yi demokratikleştirip demokratik ulus gerçeğini yaratmaktan geçtiğini bir kez daha vurguluyoruz. Ermeni halkının acısını yürekten paylaşarak her türden soykırımı bir kez daha şiddetle kınıyoruz.”
BDP: Ermenilerden özür dile
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Genel Merkezi, 24 Nisan 1915’te başlayan Ermeni soykırımının 99’uncu yıldönümü vesilesiyle yazılı bir açıklama yaptı. Ermeni soykırımının 20. yüzyılın en büyük soykırımlarından birisi olduğunu kaydeden BDP, “Ermeni halkı dönemin İttihat ve Terakki Hükümetinin karanlık politikaları nedeniyle büyük acılar yaşadı, Anadolu ve Mezopotamya halklarından, yurdundan koparıldı” diye belirtti. Soykırımın acısının derin yaralar oluşturarak günümüzde de sürdüğünü vurgulayan BDP, “Çünkü Türkiye, devleti ve halklarıyla 20. yüzyılın bu en büyük soykırımlarından biriyle yüzleşmemiş, kendi tarihiyle hesaplaşmamış, soykırım gerçeğini kabul ederek Ermeni halkından özür dilememiştir. Aydınlatılmamış her olay yenilerine zemin hazırlamış, 1915’te yaşananları diğer olaylar izlemiştir. İttihat ve Terakki Fırkası tarihe karışsa da temsil ettiği zihniyet Dersim, Ağrı, Maraş, Çorum, Sivas ve Roboskî katliamlarını gerçekleştirmiştir. Bunlar, geçmişiyle yüzleşmekten, halklara hesap vermekten kaçınan bir resmi ideoloji ve devlet yapısının sonuçlarıdır” açıklamasında bulundu. “Geleceğimiz açısından, kardeşçe birbirine bakabilme huzurunu bulabilmek açısından Ermeni Soykırımı ile yüzleşmek, hesaplaşmak önemlidir. Acılı bir tarihle ortak gelecek inşa edilemez” diyen BDP, “Türkiye Devleti’ni İttihat ve Terakki hükümetinin işlediği insanlık suçlarıyla yüzleşerek bu zihniyetle hesaplaşmaya ve büyük acılar yaşayan Ermeni halkından özür dilemeye çağırıyor, yeni acılar yaşanmaması umuduyla Ermeni Soykırımı kurbanlarını saygıyla anıyoruz” diye belirtildi.
DTK: 100. yılına 1 var
Demokratik Toplum Kongresi (DTK), “Farklı kimlikleri, renkleri, inançları yok sayan, tahammül etmeyen egemen tekçi zihniyet anlayışı, Ortadoğu coğrafyasını katliamların ve acıların coğrafyasına dönüştürmüştür. Bu zihniyet 99 yıl önce 24 Nisan 1915’te bir kez daha kendini göstermiştir” dedi. “Ermeni, Süryani, Keldani ve Nasturi halklarına yönelik yapılan soykırımın ve insanlık suçunun 100. yılına 1 var” hatırlatmasında bulunan DTK, şu çağrıda bulundu: “Yaşanan bu insanlık trajedisinin unutulması mümkün olmadığı gibi unutturulması da kabul edilemezdir. Bu soykırım ve tehcir Türkiye’nin ayıbı ve utancıdır. Bu karanlık geçmişten ve utançtan kurtulmak için Türkiye Ermeni, Süryani halkı ve diğer halklardan özür dilemelidir. Geçmişten kaçarak, yüzleşmekten korkarak gerçekleri değiştiremezsiniz. Geçmişle yüzleşmeden kardeşliği barışı sağlayamazsınız. Geleceği sağlam temeller üzerine kuramazsınız. Demokratik, eşit ve özgür bir yaşamı inşa edemezsiniz. Bu nedenle Ermeni soykırımı başta olmak üzere devlet, bütün katliamlarla (Amed, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas, 12 Eylül’de, Roboskî’de Gezi’de, Gever’de, Lice’de) yüzleşmeli, özür dilemeli ve katliamlar tüm gerçekliğiyle açığa çıkarılmalıdır.”
HDK: Soykırım sürüyor
Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ise soykırımın bir insanlık suçu olduğunu belirterek, şu açıklamayı yaptı: “24 Nisan 1915 tarihinde Ermenilere yapılan imha, mülksüzleştirme ve sürgünleri soykırım olarak kabul ediyor, Genel Yayın Koordinatörü olduğu Agos Gazetesi önünde 19 Ocak 2007’de öldürülen Hrant Dink ve Batman’da askerliğini yaparken, soykırımın yıldönümü olan 24 Nisan 2011’de katledilen er Sevag Şahin Balıkçı’nın bu soykırımın birer devamı olduğunun farkında olduğumuzu vurguluyoruz. Bu tarihi ve toplumsal gerçeklerden yola çıkarak, Ermeni halkının acılarına sahip çıkıyor, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin derhal onarıcı adalet yollarına başvurarak etkin bir yüzleşme ve hesaplaşma sürecini başlatmasını istiyoruz.”
İHD: İzleri de silindi
İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Merkezi tarafından yapılan açıklamada, Birinci Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde, İstanbul Ermeni Patrikhanesi’nin verilerine göre, Osmanlı İmparatorluğu’nda yaklaşık 2 milyon Ermeni’nin yaşadığı hatırlatılarak, “Kent, kasaba, mahalle, köy olarak batıdan doğuya, kuzeyden güneye, Küçük Asya’nın her yerinde tam 2 bin 925 Ermeni yerleşimi bulunuyordu. Buralarda yaşayan Ermeni cemaatlerinin bin 996 okulu, 173 bin erkek ve kız öğrencisi, 2 bin 538 kilise ve manastırı vardı” denildi.
1915’te başlayan soykırım ve sonrasında, Cumhuriyet dönemindeki politikalar sonucunda yerleşim yerlerinden geriye hiçbirinin kalmadığına dikkat çekilen açıklamada, şunlar kaydedildi: “Kalanlar artık Ermeni yerleşimi değildi. 60 bin civarında olduğu tahmin edilen bugünkü Ermeni nüfusu, en yoğun olarak İstanbul olmak üzere, büyük çoğunlukla üç büyük şehre dağılmış olarak yaşıyor. Devlet Ermenileri imha etmekle kalmadı. İzlerini de sildi. Bugün Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde onlardan iz bulamazsınız. Kiliseler doğa koşullarının tahribine bırakılmakla kalmadı, topa tutularak, dinamitlenerek yıkıldı. Anadolu’daki okulların hiçbiri artık yok. Soykırım’da sadece insanlar kitleler halinde katledilmedi, okulları, kiliseleri, mezarlıkları, manastırları, işyerleri ile tüm bir toplumsal yapı yok edildi.”
1915’te başlayan süreçte, Anadolu’nun diğer Hıristiyan halkları, Süryaniler Nasuriler, Êzidîler, Keldaniler ve Rumların da soykırıma uğratıldığının altını çizen İHD, “20. yüzyılın başında bugünkü Türkiye sınırları içinde her beş kişiden biri, yani nüfusun yüzde 20’si Hıristiyan, Yahudi yada Êzîdî gibi farklı dinsel inançlara sahipti. Bugün bu oran binde 1’in altında” bilgisini paylaştı.
Soykırımın 99 yıldır inkar edildiğini kaydeden İHD son olarak “Bir kez daha var gücümüzle haykırıyoruz. Adalet ve hakikat için Ermeni Soykırımı’nın inkarına son” dedi.
Kaynak: Yeni Özgür Politika
Mezarlarına da saygı yok
BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken, Bingöl’ün Yayladere İlçesi’nde Jandarma Komutanlığı tarafından kullanılmak üzere su deposu için yapılan kazıda Ermenilere ait olduğu belirtilen mezarlıkların tahrip edildiğini belirtti.
Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Türk Başbakan Recep T. Erdoğan’ın yanıtlaması için Meclis’e verdiği soru önergesinde, Yayladere İlçesindeki bir kazı sırasında yaşanan mezarlık tahribatına dikkat çekerek, yanıtlaması için şu soruları yöneltti:
* Yayladere İlçesi’nde mezarlıkların olduğu bölgede yapılan kazı çalışmalarında çıkan insan kemikleri olmasına rağmen kazı çalışmalarını durdurma hususunda gecikme yaşanmış mıdır? Yaşanmışsa sebebi nedir?
* Yayladere Jandarma Komutanlığına su deposu yapmak için mezarlıklardan uzak ve daha uygun yerler yok muydu? Su deposu için mezarlık alanlarının seçilmesinin gerekçesi nedir? Tüm Yayladere halkının bölgenin kadim haklarından olan Ermeni halkına ait olduğunu bildiği mezarlık yeri ile ilgili Jandarma’nın veya diğer resmi kurumların bilgisi yok muydu?
* Kazı çalışmaları sırasında kaç tane mezar yeri tahrip edilmiştir? Tahrip edilen bu mezarların onarılmasına yönelik çalışma başlatılmış mıdır?
* Tahrip edilen mezarlıklar ve ortaya saçılan kemikler hususunda ihmali bulunan kişiler hakkında soruşturma açılmış mıdır?
* Bir yoğurt kovası ve çöp torbası içerisinde insan kemikleri Savcılığa teslim edilmiştir. Bu insanlık dışı tabloya yönelik Savcılık tarafından soruşturma başlatılmış mıdır? Başlatılmışsa soruşturma ne aşamadadır?